Prof. Dr. Sıtkı Göksu
Çocuk Taziyenamesi
-GAÜN Öğretim Üyemiz Prof. Dr. Bestami Dalkılıç Hocamızın vefat eden oğlu Uğur Emre Dalkılıç’a Allah’tan rahmet, ailesine sabr-ı cemil dualarımızla-
"Sabredenleri müjdele. O sabredenler ki, başlarına bir musibet geldiği zaman 'Biz Allah'ın kullarıyız; sonunda yine Ona döneceğiz' derler." Bakara Sûresi, 2:155-156.
Uğur Emre Dalkılıç’ın vefatı Gaziantep olarak hepimizi üzdü. Fakat “Elhükmü lillah” "Hüküm Allah'ındır." (Mü'min Sûresi, 40:12.) kazaya rıza, kadere teslim İslâmiyetin bir nişanıdır. Cenâb-ı Hak sizlere sabr-ı cemil versin; ölen merhum çocuğu da, size ahiret azığı ve şefaatçi yapsın. Amin.
Sizin gibi müminlere büyük bir müjde ve hakikî bir teselli gösterecek bazı noktalar:
-Kur'ân-ı Hakîmde "Ebediyen yaşlanmayacak olan çocuklar." (Vâkıa Sûresi, 56:17; İnsan Sûresi, 76:19.) sırrı ve meali şudur ki: Müminlerin ergenlik çağına gelmeden önce vefat eden evlâtları, Cennette ebedî, sevimli, Cennete lâyık bir surette, daimî çocuk kalacaklardır. Ve Cennete giden anne ve babalarının kucaklarında ebedî sevinç ve neşe kaynağı olacaklarını bildiriyor. Ve çocuk sevmek ve evlât okşamak gibi en hoş bir zevki, ebeveynine temine vesile olacaklardır. Ve her bir lezzetli şey Cennette bulunacaktır. "Cennet nesil yetiştirmek yeri olmadığından, evlât muhabbeti ve okşaması olmadığını" diyenlerin hükümleri hakikat değildir. Hem dünyada on senelik kısa bir zamanda elemlerle karışık evlât sevmesine ve okşamasına bedel nasıl bir karşılık var? Saf, kedersiz, milyonlar sene ebedî evlât sevmesini ve okşamasını kazanmak, müminlerin en büyük bir saadet kaynağı olduğunu, şu âyet-i kerime meali "Ebediyen yaşlanmayacak olan çocuklar." (Vâkıa Sûresi, 56:17 ; İnsan Sûresi, 76:19.) cümlesiyle işaret ediyor ve müjde veriyor.
-Vefat eden çocuk, bir merhametli yaratıcının yaratılmışı, hizmetkârı, kulu ve bütün keyfiyeti ile onun sanatla yapılmış eseridir. Ve ona ait olarak ebeveyninin bir arkadaşı idi ki, geçici olarak ebeveyninin gözetimine verilmiş. Anne ve babayı ona hizmetkâr etmiş. Ebeveyninin o hizmetlerine karşılık, peşin bir ücret olarak, lezzetli bir şefkat vermiş.
Şimdi, binden dokuz yüz doksan dokuz hisse sahibi olan o Merhametli Yaratıcı, Allah’ın rahmetinin ve hikmetinin gereği olarak o çocuğu senin elinden alıyor. Senin hizmetine son veriyor. Şeklen bir hisse ile hakikî bin hisse sahibine karşı şikayeti andıracak bir tarzda ümitsizlikle, kederli hüzün ve bağırıp-çağırmak, feryat etmek müminlere yakışmaz. Gaflet ehli ve hak yoldan sapmışlara yakışıyor.
-Eğer dünya ebedî olsaydı, insan içinde ebedî kalsaydı ve ayrılık ebedî olsaydı, acı veren kederlenmek, üzülmek ve ümitsizce, kederli elem duyma, kederlenmelerin bir manası olurdu. Fakat madem dünya bir misafirhanedir; vefat eden çocuk nereye gitmişse, siz de, biz de oraya gideceğiz. Ve hem bu vefat ona mahsus değil, umumî bir caddedir. Hem madem dostlardan ayrı düşmek, ayrılık dahi ebedî değil; ileride hem berzahta, kabirde hem Cennette görüşülecektir. “Elhükmü lillah” "Hüküm Allah'ındır." (Mü'min Sûresi, 40:12.) demeli. "O verdi, o aldı. Elhamdü lillâhi alâ külli hal" (Her hal ve durumda Allah’a hamd olsun.) deyip sabırla şükretmeli.
Gerek baba ve gerek anne, çocuğunu bütün dünya gibi severler. Çocuğu elinden alındığı vakit, eğer bahtiyar ise, hakikî mümin ise yani Allah’a ve Allah’tan gelen her şeye inanan kimse ise, dünyadan yüzünü çevirir, gerçek nimet verici Allah’ı bulur. Der ki: "Dünya madem fânidir, değmiyor kalben bağlanmaya." Evladı nereye gitmişse, oraya karşı bir ilgi duyar, büyük manevi bir hal kazanır.
"Hüküm Allah'a mahsustur." Mü'min Sûresi, 40:12. Bu ayete karşı bizim “Ementü billah” (Allah'a iman ettim.) diyebilmemiz gerekir. "Biz Allah'ın kullarıyız; sonunda yine Ona döneceğiz." Bakara Sûresi, 2:155-156. (Bediüzzaman’ın “Hastalar Risalesi”nin sonundaki “Çocuk Taziyenamesi”nden kısaltılarak alınmıştır.)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.