Prof. Dr. Sıtkı Göksu
Kahramanlık nasıl olur?
Dünya tarihi değişik zamanlarda hayatını hiçe sayan, ölümden korkmayan, ölümü terhis tezkeresi sayan, ölüme gülerek giden, ölürsem şehit, kalırsan bu vatanın hizmetkarıyım diyen bir çok kahraman görmüştür. Bu kahramanlar ölümü bu dünyadan ahirete gitmek için bir bilet kabul etmişlerdir. İzzetle ölümü zilletle (aşağılanarak) hayata tercih etmişlerdir. “Zalimler için yaşasın cehennem.” demişlerdir. Bunlardan en son zamanlarda gördüğümüz ise beş sene önceki 15 Temmuz 2016 kahramanları, şehit ve gazileridir. Ölenlerin hepsini rahmetle, gazilerimizi minnetle anıyorum. Onlar bu vatanı değil Allah’ın izni ile Türkiye’nin geleceğini kurtardılar.
Bediüzzaman'ın akıllara hayret veren bir seciyesi
Ehl-i Sünnet mecmuasının 15 Teşrin-i Evvel 948 tarihli nüshasında neşredilmiştir. Ehl-i Sünnet gazetesi sahibi avukat bir zâtın (Abdurrahim Zapsu) makalesidir.
Ben Birinci Cihan Harbinde Bitlis mevkiinde yaralı olarak esir olurken, Bediüzzaman da o gün esir düşmüştü. O Sibirya'ya gönderilmiş, en büyük esirler kampında idi. Ben Bakü'nın Nangün adasında idim. Günün birinde esirleri teftişe gelen ve kampı gezerken Bediüzzaman'ın önünden geçen Nikola Nikolaviç'e o hiç ehemmiyet vermiyor ve yerinden kımıldanmıyor. Başkumandanın nazar-ı dikkatini çekiyor. Tekrar bir bahane ile önünden geçiyor. Yine kımıldanmıyor. Üçüncü defasında önünde duruyor, tercüman vasıtasıyla aralarında şöyle bir konuşma geçiyor:
"Beni tanımadılar mı?"
"Evet, tanıdım. Nikola Nikolaviç, Çarın dayısıdır, Kafkas Cephesi Başkumandanıdır."
"O halde ne için hakaret ettiler?"
"Hayır, affetsinler, ben kendilerine hakaret etmiş değilim. Ben mukaddesatımın, dinimin emrettiğini yaptım."
"Mukaddesat ne emrediyormuş?"
"Ben Müslüman âlimiyim. Kalbimde iman vardır. Kendisinde iman olan bir şahıs, imanı olmayan şahıstan daha faziletlidir. Ben ona kıyam etseydim (ayağa kalksaydım) mukaddesatıma hürmetsizlik yapmış olurdum. Onun için ben ayağa kalkmadım."
"Şu halde, bana imansız demekle benim şahsıma, hem ordumu, hem de milletimi ve çarı hakaret etmiş oluyor. Derhal divan-ı harp (harp divanı) kurulunda sorgulansın."
Bu emir üzerine divan-ı harp kuruluyor. Karargâhdaki Türk, Alman ve Avusturya subayları, ayrı ayrı Bediüzzaman'a rica ederek Başkumandandan özür dilemesi için ısrar ediyorlar. Verdiği cevap bu oluyor:
"Ben âhiret diyarına göçmek ve Resulullah’ın huzuruna varmak istiyorum. Bana bir pasaport lâzımdır. Ben imanıma zıt olan hareket edemem."
Buna karşı kimse sesini çıkarmıyor, neticeyi bekliyor. Sorguya çekmek bitiyor. Rus Çarını ve Rus ordusunu hakaret maddesinden idam kararını veriyorlar. Kararı infaz (yerine getirme) için gelen bir manga (on) askerin başındaki subaya şen şatrak olarak, "Müsaade ediniz, on beş dakika vazifemi yerine getireyim, namaz kılayım" diyor. Abdest alıp iki rekat namaz kılarken, Nikola Nikolaviç geliyor, kendisine hitaben:
"Beni affediniz. Sizin beni hakaret için bu hareketi yaptığınızı zannediyordum. Hakkınızda kanunî muamele yaptım. Fakat şimdi anlıyorum ki, siz bu hareketinizi imanınızdan alıyorsunuz ve mukaddesatın emirlerini yerine getiriyorsunuz. İdam hükmünüz iptal edilmiştir. Dinî salâhatinizden (salihliğinizden) dolayı takdire değersiniz. Sizi rahatsız ettim, tekrar tekrar rica ediyorum, beni affediniz."
Bütün Müslümanlar için misale değer olan bu dini salihlik ve yüksek ahlakı, arkadaşlarından bir yüzbaşı, müşahedesine (gözle görmesine) dayanarak anlatıyordu. Bunu duydukça, ihtiyarsız olarak, elimde olmayarak gözlerim yaşla doldu.
Abdurrahim Zapsu
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.