Prof. Dr. Sıtkı Göksu
İslâmdan Evvel Ömer, İslâmdan Sonra Ömer
Hattab’ın oğlu Hz. Ömer, deve çobanlığı yapan Ömer, dört halifenin ikincisi, cennetle müjdelenen on sahabeden biridir. Hz. Ömer (R.A.)’ı daha yakından tanıyalım.
İslâmdan evvel Ömer, İslâmdan sonra Ömer.
Eğer ölçü istersen işte sana ölçü: İslâmdan evvel Ömer, İslâmdan sonra Ömer. Birbiriyle mukayesesi: bir çekirdek, bir ağaç. Birden meyve verdi. O Peygamberimizin, nazarı ve himmetinin sonucu oldu. Arap yarımadasında, kömür olmuş mizaçları, huyları birdenbire, baştanbaşa elmaslara değiştirdi. Barut gibi ahlâkı parlattırdı. Her biri parlak, aydınlanmış nur oldular.
Peygamberimiz, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Sahabe ve imana gelenler daha kırka ulaşmadan ve gizli ibadet etmekte iken, dua etti:
"Allahım, İslâmiyeti Ömer ibni'l-Hattâb veya Amr ibni'l-Hişâm (Ebû Cehil) ile aziz eyle."
Bir iki gün sonra, Hazret-i Ömer ibnü'l-Hattab imana geldi ve İslâmiyeti ilân ve aziz kılmaya vesile oldu, "Faruk" (Hak ile batılı birbirinden ayıran) yüksek ünvanını aldı.
"Beytü'l-Makdisin (Kudüs’ün) fethinde büyük bir tâun (veba denen dehşetli birbulaşıcı hastalık) çıkacak" diye Peygamberimiz gaybı, geleceği görerek ferman etmişti. Hazret-i Ömer zamanında Beytü'l-Makdis fetholundu. Ve öyle bir tâun çıktı ki, üç günde yetmiş bin vefatlar, ölümler oldu.
Hazret-i Ömer, Peygamberimizin sağlığında Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmdan yağmur duasını niyaz etti. Çünkü ordu suya muhtaçtı. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm elini kaldırdı. Birden bulut toplandı, yağmur geldi, ordunun ihtiyacı kadar su verdi, gitti. Âdetâ, yalnız orduya su vermek için memurdu; geldi, ihtiyaca göre verdi, gitti.
Yeryüzünün halifesi olan Hazret-i Ömer (r.a.) halifeliği zamanında âdi (sıradan) bir Hıristiyan ile birlikte mahkemede muhakeme oldular.Halbuki o Hıristiyan İslâm hükûmetinin mukaddes rejimlerine, dinlerine, kanunlarına muhalif iken mahkemede onun o hali nazara alınmaması açıkça gösteriyor ki, adalet hiçbir cereyana kapılmaz, hiçbir tarafgirlik güdemez.
Eğer denilse: "Hazret-i Ömer'in (r.a.) hutbe okunan yer olan, minber üstünde, bir aylık mesafede bulunan Sâriye namındaki bir kumandanına, "Yâ Sâriye, el-cebel, el-cebel!" (Ey Sariye, dağa dikkat et, dağa) deyip, Sâriye'ye işittirmiş. Ordunun sevk ve idaresi noktasından zaferine sebebiyet vermiş. Kerâmetli bir şekilde kumandası ne derece keskin nazarlı olduğunu gösterir.
Sonuç olarak, insan her ne kadar kendi istek ve iradesi ile iş gören ise de, fakat "Allah dilemedikçe siz hiçbir şeyi isteyemezsiniz." İnsan Sûresi, 76:30. sırrınca, Allah’ın dilemesi, iradesi asıldır. Kader hâkimdir. Allah’ın dilemesi, iradesi, insanın dilemesi, iradesini geri verir. “Kader gelince göz kör olur.” hükmünü icra eder. Kader söylese, insanın güç ve kuvveti konuşmaz, cüz'î irade susar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.