Prof. Dr. Sıtkı Göksu
Sınav
Değişik zamanlarda sınavlara girecek tüm öğrencilere ve gençlere Allah’tan başarılar ve zihin açıklıkları diliyorum. Bu vesile ile sınavın, imtihanın değişik bir yüzünü göstermek, başka bir bakış açısı ile bakmak istiyorum.
Ezeli hikmet sahibi, süreki olan düzeni ve ezeli hikmetinin gerektirmesiyle, şu dünyayı, tecrübeye yer ve imtihana meydan ve Güzel İsimlerine ayna ve kader ve kudret kalemine sayfa olmak için yaratmış.
Ve tecrübe ve imtihan ise, neşvünemâya (büyüme-gelişmeye) sebeptir. O neşvünemâ ise, kabiliyetlerin gelişmesine sebeptir. O gelişme ise, kabiliyetlerin ortaya çıkmasına sebeptir. O kabiliyetlerin ortaya çıkması ise, başkalarına nispet olunan hakikatlerin ortaya çıkmasına sebeptir. Başkalarına nispet olunan hakikatlerin ortaya çıkması ise neye sebep olur? Sâni-i Zülcelâl olan Allah’ın Güzel İsimlerinin ilahi yansımaların ve görünmenin nakışlarını göstermesine sebeptir. Ve kâinatı Samedâni mektuplar suretine çevirmesine sebeptir. İşte, şu imtihan sırrı ve sırr-ı teklif (kulluk ve görevlendirilme sırrı) iledir ki, yüce ve temiz ruhların elmas gibi cevherleri, kötü ve alçak ruhların kömür gibi maddelerinden saflaşır, ayrılır.
İşte, bu sözü geçen sırlar gibi daha bilmediğimiz çok ince, yüce hikmetler için, âlemi bu surette dilediğinden, şu âlemin tagayyür ve tahavvülünü dahi o hikmetler için irade etti. Dönüşüm ve başkalaşma için zıtları birbirine hikmetle karıştırdı ve karşı karşıya getirdi. Zararları menfaatlere kaynaştırarak, kötülükleri iyiliklerin içine sokarak, karıştırarak, çirkinlikleri güzelliklerle bir araya getirerek, hamur gibi yoğurarak, şu kâinatı değişme ve başkalaşma kanununa ve dönüşüm ve ilerleme kuralına bağlı kıldı.
Ne zaman ki imtihan meclisi kapandı. Tecrübe vakti bitti. Güzel İsimler hükmünü icra etti. Kader kalemi, mektuplarını tamamıyla yazdı. Kudret, sanat nakışlarını tamamladı. Varlıklar, vazifelerini yerine getirdi. Yaratıklar, hizmetlerini bitirdi. Her şey mânâsını ifade etti. Dünya, âhiret fidanlarını yetiştirdi.
Yer, Kadîr olan Sanatkarın bütün kudret mucizelerini, bütün sanat harikalarını sergileyip, gösterdi. Şu gelip geçici, ölümlü alem, daimi, sürekli manzaraları teşkil eden levhaları zaman şeridine taktı.
O Celal sahibi sanatkarın sonsuza kadar sürecek ilahi hikmeti ve ezeli düzeni, o imtihan neticelerini, o tecrübenin neticelerini, o Güzel İsimlerin yansımalarının hakikatlerini gerektirdi. Ayrıca o kader kaleminin mektuplarının hakikatlerini, o örnek gibi sanat nakışlarının asıllarını gerektirdi. Ayrıca o varlıkların vazifelerinin faydalarını, gayelerini, o yaratıkların hizmetlerinin ücretlerini ve o kainat kitabının ifade ettiği manalı ifadelerin hakikatlerini ve kabiliyet çekirdeklerinin sünbüllenmesini ve bir büyük mahkeme açmasını ve dünyadan alınmış görüntülere ait manzaraların göstermesini ve görünen sebeplerin perdesinin yırtmasını ve her şey doğrudan doğruya Celal sahibi Yaratıcısına teslim etmesi gibi hakikatleri gerektirdi. Ve o sözü geçen, zikredilmiş hakikatleri gerektirdiği için, kâinatı değişimlerin çalkantısı ve gürültüsü ve gelip geçicilik, dönüşüm ve kaybolmadan kurtarmak ve ebedîleştirmek için, o zıtların safileştirme, arındırmasını istedi ve başkalaşmanın sebeplerini ve farklılıkların maddelerini ayırmak istedi. Elbette o Zat kıyameti koparacak ve o neticeler için tasfiye edecek (safileştirecek, arıtacak). İşte, şu tasfiyenin neticesinde
Cehennem ebedî ve dehşetli bir suret alıp, toplulukları “Sizler, ayrılın, ey mücrimler, suçlular!” Yâsin Sûresi, 36:59. tehdidine mazhar olacak; Cennet ebedî, heybetli bir biçim giyerek, cemaati ve sahipleri "Size selâm olsun. Buraya ter temiz geldiniz. Ebediyen kalmak üzere girin Cennete." Zümer Sûresi, 39:73. hitabına sahip olacak. (29. Söz’den yararlanılmıştır.)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.