Prof. Dr. Sıtkı Göksu

Prof. Dr. Sıtkı Göksu

Her Doğruyu Demek Doğru Değildir

Senin üzerine haktır ki, her söylediğin hak olsun. Fakat her hakkı söylemeye senin hakkın yoktur. Her dediğin doğru olmalı; fakat her doğruyu demek doğru değildir. Zira senin gibi niyeti hâlis olmayan bir adam, nasihati bazen damara dokundurur, reaksiyon yapar.

Doğruluğu iki şekilde anlıyoruz: Konuşmalarda doğruluk, davranışlarda doğruluk. Başka bir deyişle sözde doğruluk, özde doğruluk.

Yumuşak ve tatlı dilli olanı herkes sever ve takdir eder. İnsanın kalbi, çok hassas ve nazenindir; çabuk tesir altında kalır. Kırılan kalbi tamir etmek, maddeten hasar gören bir uzvun tamirinden daha zordur. Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır, demişler. Gönül okşamak ve gönül alıcı sözler söylemek en zorlu düşmanı bile hizaya getirebilir. “İnsan dilinin altında gizlidir.” Hadisi bu manaya işaret eder. Yani kişinin konuşmalarından karakteri, ahlakı hakkında az çok fikir sahibi olmak mümkündür.

Nitekim Peygamber Efendimizin (asm) “Beni ihtiyarlattı.” buyurduğu “Emr olunduğun gibi dosdoğru ol.” (Hud 112) Ayeti, bizim de kulaklarımızda çınlamaktadır. Bu sözle anlatılmak istenen: Doğru olunacak, doğru yapılacak, doğru konuşulacaktır. Bu arada konuşurken damara dokundurulmayacaktır. Sözün kalbe işlemesine özen gösterilecektir. Doğru söz söylerken damara dokundurmamak için “nezaket üslûbuna” dikkat edilmelidir.

İnsanın, bir şeyi nasıl söylediği, ne söylediği kadar ehemmiyetlidir. Hatta bazen söyleniş biçimi, söylenenden daha bir ehemmiyet arz eder. Bu yüzden büyükler "Usul, esasa mukaddemdir" demişlerdir. Yani tarz ve usul maksattan önce gelir. İzah etmek gerekirse; Maksat haktır, tarz ise hakkın söylenme makamı ve şeklidir. Yanlış usul; hak gayeyi hakka ulaştırmaz. Hakkın usulü de hak olmalıdır.

Mesela; bir evladın babasına hak ve doğruları sert bir şekilde, kırıcı bir üslupla söylemesi, doğru ve hak bir tavır değildir. Söyledikleri hak ve doğru olabilir; ama usulsüz bir tarz ile söylemesi doğru ve hak değildir. Evlat, anne ve babasına karşı bir hakkı kırıcı ve incitici bir şekilde söylerse, hakkı yerine getireyim derken, çok hakları zayi etmiş olur. Aynı durum eşler arası münasebetlerde de geçerlidir. Hakkın ve doğrunun hak ve doğru tarzda, zamanda ve zeminde söylenmesi gerekir. Bu konuda örnek olarak bir memurun, amirine hakkı; kırıcı bir üslupla demesi uygun olmaz. Onun söylediği haktır ama üslup yanlıştır.

Hak ve doğru olan bir şey yerli yerinde ve güzel bir üslupla söylenmediği zaman, faydadan çok zarar verir. Hakkı ve doğruyu söylemenin de iyi bir zamanı, müsait bir zemini ve uygun bir mekânı olmalıdır. Bu şartlar olmadan doğruyu ve hakkı ifade etmek, hakka haksızlık olur. Kör olan bir adama, "Hey kör!" diye hitap etmek belki doğrudur; ama üslup doğru olmadığı için, onu rencide eder, incitir.

Mümin, kardeşini sever ve sevmeli. Fakat fenalığı için yalnız acır. Zorla hükmetmekle değil, lütufla, iltifat ederek ıslahına çalışır. Bu kural en çok eşler arasında uygulanmalıdır. Eşler birbirlerine artık anne babalarından daha yakındırlar. Bir yuvada saadet içinde yaşamak için yaratılmışlardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Sıtkı Göksu Arşivi