Prof. Dr. Sıtkı Göksu
Fenler Allah'ı Tanıttırıyor
Kastamonu'da lise talebelerinden bir kısmı yanıma geldiler. "Bize Yaratıcımızı tanıttır; öğretmenlerimiz Allah'tan bahsetmiyorlar" dediler.
Ben dedim: Sizin okuduğunuz fenlerden her fen, kendi hususi dili ile devamlı Allah'tan bahsedip Yaratıcıyı tanıttırıyorlar. Öğretmenleri değil, onları dinleyiniz. Bu nasıl oluyor?
İnsani şuur vasıtasıyla keşfolunan yüzer fenlerden her bir fen, Hakem (Her şey nasıl olacaksa o şeyin keyfiyeti hakkında genel hüküm veren külli hüküm sahibi Allah) isminin, bir nevide bir cilvesini tarif ediyor.
Meselâ Tıb Fenninden sual olsa: "Bu kâinat nedir?" Elbette diyecek ki: "Gayet muntazam ve mükemmel bir büyük eczahanedir. İçinde her bir ilâç güzelce hazırlanmış ve düzgünce yerleştirilmiştir."
Kimya biliminden sorulsa: "Bu yerküre, dünya nedir?" Diyecek: "Gayet muntazam ve mükemmel bir kimyahanedir."
Makine Bilimi diyecek: "Hiçbir kusuru olmayan gayet mükemmel bir fabrikadır."
Ziraat fenni, tarım bilimi diyecek: "Nihayet derecede verimli, her nevi tohumu vaktinde yetiştiren muntazam bir tarladır ve mükemmel bir bahçedir."
Ticaret bilimi diyecek: "Gayet muntazam bir sergi ve çok intizamlı bir pazar ve malları çok san'atlı bir dükkândır."
Fenn-i İaşe yani geçim, beslemek bilimi diyecek: "Gayet muntazam, bütün rızıkların, yenilecek ve içilecek şeylerin türlerini içine alan bir ambardır."
Rızık fenni, aşçılık yiyecek ve içecek bilimi diyecek: "Yüzbinler lezzetli yiyecekler, yemekler beraber mükemmel bir düzen ile içinde pişirilen bir Rabbanî mutfak ve bir kazan-ı Rahmanî kazandır."
Askerlik bilimi diyecek ki: "Arz, yeryüzü bir ordugâhtır. Yani ordunun konakladığı yerdir. Her bahar mevsiminde yeni silâh altına, askerlik görevine alınma vardır. Ve zemin yüzünde çadırları kurulmuş dört yüz bin muhtelif milletler o orduda bulunduğu halde; ayrı ayrı yiyecekleri, ayrı ayrı elbiseleri, silâhları, ayrı ayrı talimleri, eğitimleri, terhisleri, görevlerinin sona ermesi, mükemmel bir düzenle hiçbirini unutmayarak ve şaşırmayarak, bir tek En büyük komutan olan Allah’ın emriyle, kuvvetiyle, merhametiyle, hazinesiyle gayet muntazam yapılıp, idare ediliyor."
Ve Elektrik biliminden sorulsa, “Bu âlem, dünya nedir?” Elbette diyecek: "Bu muhteşem kâinat sarayının damı, tavanı gayet intizamlı, ölçülü sayısız elektrik lâmbalarıyla süslenmiştir.
Fakat o kadar hârika bir intizam ve ölçü iledir ki: Başta Güneş olarak dünyadan bin defa büyük o gökyüzünde olan lâmbalar, sürekli olarak yandıkları halde dengeleri bozmuyorlar, patlak vermiyorlar, yangın çıkarmıyorlar. Sarfiyatları, harcamaları hadsiz, sayısız olduğu halde, gelirleri ve gazyağları ve yakıtları nereden geliyor? Neden tükenmiyor? Neden yanmak dengeleri bozulmuyor?
Küçük bir lâmba dahi muntazam bakılmazsa, söner. Astronomi, gök bilimince dünyadan bir milyondan ziyade büyük ve bir milyon seneden ziyade yaşayan Güneş'i kömürsüz, yağsız yandıran; söndürmeyen sonsuz haşmet ve yücelik sahibi ve herşeyi hikmetle yapan Allah’ın hikmetine, kudretine bak. "Sübhanallah" (Allah her türlü eksiklikten sonsuz derece yücedir) de.
Dipnot: Acaba dünya sarayını ısındıran Güneş sobasına ve yahut lâmbasına ne kadar odun ve kömür ve gazyağı lâzım olduğu hesap edilsin. Her gün yanması için - Astronominin sözüne bakılsa- bir milyon dünya kadar odun yığınları ve binler denizler kadar gazyağı gerektir. Şimdi düşün; onu odunsuz, gazsız daimî ışıklandıran her şeye kudreti yeten Allah’ın haşmetine, hikmetine, kudretine Güneş'in atomları adedince "Sübhanallah, Mâşâallah, Bârekâllah" de.
Güneş'in ömür süresinde geçen dakikalarının on birim küçüğü olan zaman dilimi yani âşiratı adedince "Mâşâallah, Bârekâllah, Lâilahe İllâ Hu" (Allah’ın istediği olur, Allah hayırlı ve bereketli kılmış, Allahtan başka ilah yoktur) söyle. (30. Lem’a, Hakem isminin tefsirinden alınmıştır.)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.