Prof. Dr. Sıtkı Göksu
Münacat
Münacat, yalvarış, yakarış, Allah’a dua manalarına gelir. Münacatta Allah’ın isimleri zikredilir. Bu isimlerle ilahi dergaha arzularımız, isteklerimiz, dileklerimiz, dualarımız arz edilir.
Peygamberler olarak Yunus (A.S.), Eyüp (A.S.) ın münacatları ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (A.S.M.)’ın Cevşenü’l-Kebir namındaki münacatı, ayrıca büyük zatlardan Veysel Karaninin münacatı, Abdulkadir-i Geylani’nin virdi ve münacatı sayılabilir. Bu dualar her zaman okunabilir. Ayrıca bu manada Münacat Risalesinin sonundaki tevazu ile yalvarmak ve niyaz, dua ifadeleri çok güzeldir:
Yâ Rabbî ve yâ Rabbe's-Semâvâti ve'l-Aradîn, yâ Halıkî ve yâ Halık-ı Külli Şey (Ey Rabbim ve göklerin ve yerin Rabbi olan Allah ve Ey Yaratıcım ve her şeyin yaratıcısı olan Allah)
Gökleri yıldızlarıyla, zemini içindekilerle ve bütün yaratılmışları bütün özellikleriyle boyun eğdiren kudretinin ve tercihinin ve hikmetinin ve hâkimiyetinin ve rahmetinin hakkı için, nefsimi bana boyun eğdirilmiş eyle. Ve isteklerimi bana boyun eğdirilmiş kıl.
Kur'ân'a ve imana hizmet için, insanların kalplerini iman hakikatlerine boyun eğdirilmiş, emre verilmiş yap. Ve bana ve din kardeşlerime tam ve mükemmel iman ve güzel son, imanlı bir şekilde ölme ver.
Hazret-i Mûsa Aleyhisselâma denizi boyun eğdirdiğin gibi,
ve Hazret-i İbrahim Aleyhisselâma ateşi boyun eğdirdiğin gibi,
ve Hazret-i Dâvud Aleyhisselâma dağı, demiri boyun eğdirdiğin gibi,
ve Hazret-i Süleyman Aleyhisselâma cinler ve insanları boyun eğdirdiğin gibi,
ve Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâma güneş ve ayı boyun eğdirdiğin gibi, Kur’an ve iman hakikatlerine kalpleri ve akıllarına boyun eğdir. Ve beni ve bütün Müslümanları nefis ve şeytanın kötülüğünden ve kabir azabından ve cehennem ateşinden muhafaza eyle ve Firdevs Cennetinde, Cennetin en yüksek yerinde mesut, mutlu kıl. Âmin, âmin, âmin.
Kur'ân'ın hakiki ve tam bir nevi münâcâtı ve Kur'ân'dan çıkan bir çeşit hülâsası olan Cevşenü'l-Kebir namındaki Peygamberîmizin (a.s.m.) münâcâtında yüz defa "Sen acizlikden ve şerikten, ortaktan münezzeh, uzak ve mukaddessin, uzaksın. Senden başka ilâh yok ki bize imdat etsin. El-aman, el-aman! Bize imdad et! Bizi azap ateşinden ve Cehennemden halâs et, kurtar ve bize necat, kurtuluş ver ." cümlesinin tekrarında, tevhid gibi kâinatça en büyük hakikat ve yaratılanların rububiyete karşı “Sübhanallah ve Elhamdülillah ve Allahuekber” gibi üç muazzam vazifesinden en ehemmiyetli bir vazifesi ve ebedi bela ve zilletten kurtulmak gibi insan nevinin en dehşetli meselesi ve kulluk ve insanın acizliğinin en lüzumlu neticesi bulunması cihetiyle, binler defa tekrar edilse yine azdır.
İşte Kur'an’ın tekrarları bu gibi esaslara bakıyor. Hattâ bazen bir sayfada makamın gereği ve meselenin anlaşılmasına olan ihtiyaç ve açıklama ve ifadenin belâğatı yönüyle yirmi defa açık şekilde ve gizlice tevhid hakikatini ifade eder; değil usanç, belki kuvvet ve şevk verir (25.Söz’den).
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.