Prof. Dr. Sıtkı Göksu
Abdullah ibni Ömer
Hz. Ömer’in oğlu, en çok hadis rivayet eden, en çok fetva veren yedi sâhâbîden ve Abdullahlardan biri. İbn Ömer diye de anılan Abdullah, nübüvvetin üçüncü yılında (613) Mekke’de doğdu. Ölüm tarihi:73/693 Seksen beş yaşlarında Mekke’de vefat etti.
Hz. Peygamber’in zevcesi Hafsa (Hz. Ömer’in kızı) ile ana baba bir kardeştir. Babasıyla (Hz. Ömer’le) birlikte müslüman oldu, yine onunla birlikte Medine’ye hicret etti. On beş yaşına girince Peygamber’in izniyle Hendek Savaşı’na katıldı. Bey‘atürrıdvân’da, Hayber ve Mekke fethi ile Huneyn Gazvesi’nde bulundu. Ayrıca Suriye ve Irak fetihlerine, Yermük ve Nihâvend savaşlarına, Mısır’ın fethine katıldı. Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin de bulunduğu İstanbul seferine (49/669) Abdullah b. Ömer iştirak etmiştir. Müslümanlar arasında çeşitli fitnelere yol açan savaşlardan ve hadiselerden hep uzak duran Abdullah b. Ömer, devlet kadrolarında vazife almadı.
Abdullah b. Ömer, fitneye yol açmamak düşüncesiyle, tutumlarını beğenmese bile, devlet idaresine hâkim olan kişilerin arkasında namaz kılmaya devam edeceğini ifade ederdi. Bununla beraber, onların dinî konulardaki ihmallerine göz yummaz, hatalarını yüzlerine karşı söylemekten çekinmezdi. Nitekim bir hutbede Abdullah b. Zübeyr’i Kur’ân-ı Kerîm’i tahrif etmekle suçlayan Haccâc’a, “Yalan söylüyorsun! Bunu ne o yapardı, ne de böyle bir şey yapmaya senin gücün yeter” diye çıkışmıştır. Yine bir defasında uzun konuşmasıyla ikindi namazını geciktiren Haccâc’ı, “Güneş seni beklemez” diye uyarmıştı.
Rivayet ettiği 2630 hadis ile Ebû Hüreyre’den sonra en çok hadis rivayet eden yedi sahâbînin ikincisi oldu. Bu hadisleri, başta Hz. Peygamber olmak üzere, babası Ömer, ablası Hafsa, ayrıca Hz. Ebû Bekir, Osman, Âişe, Zeyd b. Sâbit, Bilâl ve Abdullah b. Mes‘ûd gibi ileri gelen sahâbîlerden dinleyip öğrendi.
Ashabın fakihleri arasında da mümtaz bir yeri olan Abdullah, en çok fetva veren yedi sahâbîden biridir. Altmış yıl boyunca fetva vermiştir.
Özellikle sahâbenin yaşlıları vefat ettikten sonra insanların fetva için başvurdukları kişilerin başında İbn Ömer ve İbn Abbas gelmekteydi. Abdullah b. Ömer fetva verirken önce Kitâb’a, sonra Sünnet’e başvurur, bu kaynaklarda aradığı hükmü bulamazsa ileri gelen sahâbenin ittifak ettiği içtihadlara göre hareket ederdi. Sahâbe arasında görüş birliği bulunmayan konularda dilediğinin içtihadını seçer, herhangi bir içtihadın mevcut olmadığı durumlarda ise meseleyi daha çok kıyas yoluyla çözerdi. Hz. Ömer’in fıkhî kanaatlerinin büyük ölçüde tesiri altında kaldığı ve onun hükümleriyle amel ettiği görülmektedir. Ancak içtihadına uymayan konularda babasına muhalefet etmekten de çekinmemiştir. Kesin kanaat sahibi olmadığı hususlarda fetva vermekten son derece sakındığı bilinmektedir.
Abdullah b. Ömer, halife olan Osman b. Affan’a biat etmiş ve kadılık hariç, onun verdiği görevleri yerine getirmiştir.
Kaynakların ittifakla belirttiğine göre, Hz. Peygamber’in hayat tarzına harfi harfine uyma ve onun emirlerini aynen yerine getirme hususunda ashâb-ı kirâm içinde İbn Ömer’in müstesna bir yeri vardır. Abdullah bir gün, gördüğü bir rüyayı Hz. Peygamber’e tâbir ettirmeyi arzu etmiş, ablası Hafsa’nın aracılığı ile rüyasını Resûl-i Ekrem’e arzetmiş, onun, “Abdullah ne iyi insan, bir de gece namazı kılsa!” demesi üzerine, o günden itibaren gece namazını hiç terk etmemiştir. Resûl-i Ekrem’in vefatından sonra ona olan sevgisinden dolayı namaz kıldığı yerleri öğrenip oralarda namaz kılar, yürüdüğü yollarda yürür, gölgelendiği ağaçların altında oturur, kurumasınlar diye onları sulardı. Hz. Peygamber’in selâmlaşma konusundaki buyruklarını yerine getirme hususunda son derece titiz davranırdı. Bundan dolayı hiçbir işi olmadığı halde sadece Müslümanlarla selâmlaşmak için sokağa çıkar, büyük küçük karşılaştığı herkese selâm verirdi.
Abdullah b. Ömer ashâb-ı kirâmın ileri gelen zenginlerindendi. Servetinin fazla birikmesine meydan vermez, eline geçeni yoksullara dağıtırdı. Devlet adamlarının verdiği armağanları Allah’ın kendisine gönderdiği rızık olarak kabul eder, bazen bunların tamamını aynı gün fakirlere verirdi. Sahip olduğu şeyler içinde en çok beğendiklerini, Allah yolunda kurban edilmek veya sadaka olarak verilmek üzere ayırırdı.
İyi halini gördüğü ve bilhassa namaz kıldığını öğrendiği bütün kölelerini âzat etmeye başlayınca, onların sırf bu maksatla camiye gittiklerini kendisine bildiren dostlarına, “Bizi Allah ile aldatmak isteyenlere aldanmaya razıyız” diye cevap vermiştir. Kibir duygusuna kapılma endişesiyle sade giyinir ve ayrıca az yemek yerdi. Soğukkanlı, yumuşak huylu olduğu için Hz. Peygamber’e benzetilirdi. Peşine takılarak kendisine hakaret eden bir adama ağzını açıp tek kelime söylememiş, sadece evine girerken, “Ben ve kardeşim Âsım kimseye sövmeyiz” demekle yetinmiştir.
İbn Ömer orta boylu, iri yapılı ve esmer tenliydi. Saçları omuzlarına dökülecek kadar uzundu. Sakalını sarıya boyar, Hz. Peygamber’in de öyle yaptığını söylerdi. Kardeşleri arasında babasına en çok benzeyenin Abdullah olduğu rivayet edilir. Seksen beş yaşlarında Mekke’de vefat etti. Allah rahmet eylesin. Bizleri de Peygamberimiz ve o mümtaz sahabilerinin yolundan gitmeyi nasip eylesin. Amin. (Hz. Ömer Ve Ailesi İsmail KAYA (Yüksek Lisans Tezi) https://www.atauni.edu.tr/yuklemeler/762df5e9d44b4ea1a8a7d8a3ba0dbc4d.pdf https://islamansiklopedisi.org.tr/abdullah-b-omer-b-hattab kaynaklarından yararlanılmıştır.)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.