Prof. Dr. Sıtkı Göksu
Başarı-Muvaffakiyette Düsturlar
Daha önceki yazılarımdan birinde “ Başarının yolu başarısızlıktan geçer.” demiştim. Başarılı olan, dünya çapında meşhur olan kimseler de başarı yolunda başarısızlıklara düşmüşlerdir. Dolayısı ile bir kez ayağı sürten atın kafası kesilmez. Başarı yolunda başarısızlıklar, uykusuz geceler, sıkıntılar, git-geller, stresler, bir çok engeller mutlaka olacaktır.
Meşhurdur ki, bir zaman İslâm kahramanlarından ve Cengiz'in ordusunu birçok defa mağlûp eden Celâleddin-i Harzemşah harbe giderken, vezirleri ve tabi olanlar Celâleddin Harzemşah’a demişler:
"Sen muzaffer olacaksın. Cenâb-ı Hak seni galip edecek."
O demiş: "Ben Allah'ın emriyle, cihad yolunda hareket etmeye vazifeliyim. Cenâb-ı Hakkın vazifesine karışmam. Muzaffer etmek veya mağlûp etmek Onun vazifesidir."
İşte o zat bu teslimiyet sırrını anlamasıyla, harika bir surette çok defa muzaffer olmuştur, galip gelmiştir, muvaffak olmuştur, başarmıştır.
Her işte ihlâs ile hareket etmek, Allah’ın rızasını kazanmak için çalışmak bize Kur’ân’ın dersidir.
Yaptığımız iş her ne ise vazifemiz çalışmaktır. Bizi galip etmek, mağlûp etmek, muvaffak etmek ve kabul ettirmek Cenab-ı Hakka aittir. Biz, İlâhi vazifeye karışmayız"
Maddi manevi çalışmalarımızı artırırsak bu şekilde imtihan meydanının tecrübesinde muvaffak oluruz.
Müslümanların refah ve saadeti için, bütün ömür dakikalarını sırf imân, Kur’an hizmetine vakf etmek ve mahsus kılmakla ve ihlâsa tam muvaffak olmak için, kendimizi dünyadan tecrit edebiliriz (yalnız başına bırakabiliriz). O zaman daha iyi düşünüp, karar verip, muvaffak olabiliriz.
Ahlak ilmi ve münazara ilmi (Bir meseleyi tartışarak çözümleme ilmi)’nin alimleri arasındaki hakkı tutma ve insaf düsturu, prensibini esas almalıdır: "Eğer bir meselenin münazarasında kendi sözünün haklı çıktığına taraftar olup ve kendi haklı çıktığına sevinse ve düşmanının haksız ve yanlış olduğuna memnun olsa, insafsızdır." Hem zarar eder. Çünkü haklı çıktığı vakit, o münazarada bilmediği bir şeyi öğrenmiyor. Belki gurur ihtimaliyle zarar edebilir. Eğer hak hasmının elinde çıksa, zararsız, bilmediği bir meseleyi öğrenip menfaattar olur, nefsin gururundan kurtulur.
Demek insaflı hakkı tutan, hakkın hatırı için nefsin hatırını kırıyor. Düşmanının elinde hakkı görse, yine rıza ile kabul edip taraftar çıkar, memnun olur.
İşte bu düsturu dindarlar, ehl-i hakikat olan doğru ve hak yolda olan kimseler, tarikata mensup olanlar, alimler kendilerine rehber kabul etseler, ihlâsı kazanırlar. Ve dünya ve ahirete ait görevlerinde muvaffak olurlar. Ve bu çok acıklı (yürekler acısı) düşüş ve şimdiki beladan İlâhi Rahmet ile kurtulurlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.