Prof. Dr. Sıtkı Göksu

Prof. Dr. Sıtkı Göksu

Kandil-Dikiş İğnesi

Burada samimi ittifak ve birleşme, dayanışma ile dünyevi yapılan işlerde nasıl büyük kuvvetler elde edildiği, nasıl başarılı olunduğu ile ilgili iki örekten, Kandil, Dikiş İğnesinden bahsedeceğim:

Birinci misal: Ticaretle meşgul olanlar, büyük bir servet ve şiddetli bir kuvvet elde etmek için ne yapıyorlar? Hattâ bir kısım siyasetle ilgilenenler ve insanların toplumsal hayatının mühim önde gelenleri ve komiteleri, mal ortaklığı düsturunu kendilerine rehber etmişler. Bütün sû-i istimâlât (Kötüye kullanma) ve zararlarıyla beraber, harika bir kuvvet, bir menfaat elde ediyorlar.

Halbuki mal ortaklığının, çok zararlarıyla beraber, iştirakle mahiyeti değişmez. Her birisi bütüne gerçi bir cihette ve gözetimde sahip hükmündedir; fakat istifade edemez. Mal ortaklığı çok büyük bir karın kapısını açmaktadır. Bu şekilde giderler de azalmaktadır. Bu nedenlerle insanlar maddi güçlerini birleştirmeye gitmektedirler.

Her ne ise, bu mal ortaklığı düsturu ahirete yönelik işlere girse, zararsız büyük faydaya sebeptir. Çünkü bütün mallar, o iştirak eden, katılan her bir ferdin eline tamamen geçmesinin sırrını taşıyor. Yani manevi kar olduğu için herkes karın hepsini alıyor. Nasıl olduğu ile ilgili örnek gelecek.

Çünkü, nasıl ki dört beş adamdan, iştirak niyetiyle biri gazyağı, biri fitil, biri lâmba, biri şişe, biri kibrit getirip lâmbayı, kandili yaktılar. Her biri tam bir lâmbaya, kandile sahip oluyor.

O katılanların her birinin bir duvarda büyük bir aynası varsa, her birinin noksansız, parçalanmadan, birer lâmba, oda ile beraber aynasına girer.

Aynen öyle de, ahirete ait mallar, sevaplarda ihlâs sırrı ile iştirak ve kardeşlik sırrı ile dayanışma ve birlik sırrı ile işbirliği yapma, o sevap kazandıran işlerde ortaklıktan meydana gelen bütün toplam ve bütün nur her birinin amel defterine tamamıyla gireceği, hakikat ehli arasında görünen ve mevcut ve var olandır. Ve rahmetin bolluğu ve Allah’ın ikramının gereğidir.

İkinci misal: Sanat ehli, sanatın ürününü çok kazanmak için, sanat ortaklığı yönünde önemli bir servet elde ediyorlar.

Hatta dikiş iğneleri yapan on adam, ayrı ayrı yapmaya çalışmışlar. O ferdî çalışmanın, her günde yalnız üç iğne, o ferdî sanatın meyvesi olmuş. Sonra, işbirliği yapma düsturuyla on adam birleşmişler. Biri demir getirip, biri ocak yandırıp, biri delik açar, biri ocağa sokar, biri ucunu sivriltir, ve bunun gibi... Her birisi iğne yapmak sanatında yalnız az bir işle meşgul olup, meşgul olduğu hizmet basit olduğundan vakit kaybı olmayıp, o hizmette meleke kazanarak (Yapılan işle ilgili el becerisi kazanmak), gayet süratle işini görmüş. Sonra, o işbirliği yapma ve iş bölümü düsturuyla olan sanatın neticesini taksim etmişler. Her birisine bir günde üç iğneye bedel üç yüz iğne düştüğünü görmüşler. Bu hadise, sanat ehlinin sanatkârları arasında, onları iş birliğine sevk etmek için dillerinde destan olmuştur.

İşte, vahdette, birlikte nihayetsiz kolaylık ve çoklukta nihayetsiz zorluk bulunduğundandır ki, sanat ve ticaret ehli, çokluğa bir birlik verir, tâ kolaylık olsun. Yani, şirketler meydana getirmişlerdir. Yani COE’su (yönetim kurulu başkanı) ve yönetim kurulu olan şirketler kurmuşlardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Sıtkı Göksu Arşivi