Prof. Dr. Sıtkı Göksu

Prof. Dr. Sıtkı Göksu

Dağlar Konuşur mu? Her Dağ, Her İnsanla Konuşabilir

Dağları konuşması fikri aklımıza nereden geldi? Hazret-i Dâvud Aleyhisselâmın mucizesinden. Hazret-i Dâvud Aleyhisselâmın mucizelerine dair Kur’an’da bazı ayetler geçer.

"Biz dağları onun emrine verdik ki, akşam sabah onunla beraber tesbih ederlerdi." Sâd Sûresi, 38:18.

"Ey dağlar ve kuşlar, Dâvud'la beraber tesbih edin' dedik. Demiri de onun için yumuşattık." Sebe' Sûresi, 34:10.

"Bize kuşların dili öğretildi." Neml Sûresi, 27:16.

Bu ayetler işaret ediyor ki, Cenâb-ı Hak, Hazret-i Dâvud Aleyhisselâmın tesbihatına öyle bir kuvvet ve yüksek bir ses ve hoş bir eda vermiştir ki, dağları vecde (coşkuya) getirip,

birer muazzam fonoğraf (sesleri kayıt ve tespit ederek istenildiğinde tekrar edilmesini sağlayan makine) gibi ve birer insan gibi, bir zikredenlerin başının etrafında daire şeklinde halka tutup bir daire olarak tesbihat ediyorlardı.

Acaba bu mümkün müdür, hakikat midir?

Evet, hakikattir. Mağaralı her dağ, her insanla ve insanın diliyle, papağan gibi konuşabilir. Çünkü, yankı vasıtasıyla, dağın önünde sen "Elhamdülillâh" de; dağ da aynen senin gibi "Elhamdülillâh" diyecek.

Madem bu kabiliyeti Cenâb-ı Hak dağlara ihsan etmiştir. Elbette, o kabiliyet inkişaf ettirilebilir ve o çekirdek sünbüllenir.

İşte, Hazret-i Dâvud Aleyhisselâma, peygamberliği ile beraber yeryüzü halifeliğini istisna edilen bir surette Allah ona vermiştir.

O geniş peygamberlik ve büyük saltanata lâyık bir mucize olarak o kabiliyet çekirdeğini öyle inkişaf ettirmiş ki, çok büyük dağlar birer asker, birer talebe, birer şeyhin müridi gibi Hazret-i Davud’a uyup onun lisanıyla, onun emriyle Allah’a tesbihat ediyorlardı.

Hazret-i Dâvud Aleyhisselâm ne söylese onlar da tekrar ediyorlardı.

Nasıl ki, şimdi haberleşme araçları ve iletişim araçlarının çokluğu ve mükemmelleşmesi sebebiyle, heybetli bir kumandan, dağlara dağılan büyük ordusuna bir anda "Allahu ekber" dedirir ve o koca dağları konuşturur, velveleye getirir.

Madem insanın bir kumandanı, dağları oturanlarının lisanıyla mecazî olarak konuşturur. Elbette Cenâb-ı Hakkın haşmetli bir kumandanı, hakikî olarak konuşturur, tesbihat yaptırır.

Bununla beraber, her dağın bir mânevî kişiliği bulunduğu ve ona münasip birer tesbih ve birer ibadeti olduğuna da işarettir.

Demek her dağ, insanların lisanıyla yankı sırrıyla tesbihat yaptıkları gibi, kendi özel lisanları ile dahi Hâlık-ı Zülcelâle tesbihatları vardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Sıtkı Göksu Arşivi