Prof. Dr. Sıtkı Göksu
Gayeye Yoğunlaşmak
Bu başlığa “Hayatın Anlamı”nı okumakla ilişkili olarak düşünebiliriz. Ayrıca “Niye sıkıntı çekeriz?” sorusunu da cevaplandırmamız lazımdır.
Günübirlik hayatta çok şeyleri dağıtıyoruz. Sonra da toparlayamıyoruz. Dağıttıklarımızı neler? Zihni dağıtmak. Kalbi dağıtmak. Halbuki tam bunların karşısında merak dağıtmak ve şevk dağıtmak var. “Merak ilmin hocasıdır.” var. “Şevk, gayret bineğimizdir, devamlı şevk içinde olmak.” var.
Sosyal medya, internet, Facebook, Whatsapp, Instagram gibi sanal ortamlarla ilgili doğru olan, yapacağımız nedir? Konu sadece gayr-ı meşru fikir ve görüntülere uzak kalmak değildir. Bunun yanında zararsız, malayani olanlara da iltifat etmemeliyiz. Ayrıca daha az önemli olanlara da dikkat lazımdır, gerekirse uzak olmak lazımdır.
Çünkü: Ömür sermayesi pek azdır; lüzumlu işler pek çoktur. Birbiri içine geçmiş daireler gibi, her insanın kalp ve mide dairesinden ve ceset ve hane dairesinden, mahalle ve şehir dairesinden ve vatan ve memleket dairesinden ve yerküre ve insanlık dairesinden tut, ta yaratıklar ve dünya dairesine kadar, birbiri içinde daireler var. Her bir dairede, her bir insanın bir nevi vazifesi bulunabilir. Fakat en küçük dairede en büyük ve ehemmiyetli ve daimi vazife var. Ve en büyük dairede en küçük ve geçici ara sıra vazife bulunabilir. Bu kıyasla, küçüklük ve büyüklük ters orantılı vazifeler bulunabilir.
Fakat büyük dairenin cazipliği yönüyle küçük dairedeki lüzumlu ve önemli hizmeti bıraktırıp lüzumsuz, boş ve kıymetsiz işlerle meşgul eder. Hayat sermayesini boş yerde mahveder. O kıymettar ömrünü kıymetsiz şeylerde öldürür.
Gayr-ı meşru görüntü derken Bediüzzaman’ın "resim hakkındaki" ifadelerini hatırlamak: İnsanın ahlakını nasıl alçalttığına dair. “Sağ kadınların küçük cenazeleri hükmünde olan suretlerine hevesli olarak bakmak, derinden derine insanın yüksek hislerini sarsar, tahrip eder.” Şimdi elindeki dijital imkanlarla bunların nasıl dehşetli bir tufan, salgına neden olduğu aşikar...
Yapılan aktivitelerin/seyrin/takibin bize ne kaybettirdiği ve ne kazandırdığı ayrı ayrı sorulmalı. Bir şey kazandırmıyorsa fuzulidir. Kaybettiriyorsa zararlıdır. Eğer bir şeyler kazanırken daha fazlasını kaybettiriyorsa, ya da bir şey kazanırken daha fazla yarardan vazgeçiliyorsa da zararlıdır. Meşgul olmanın zararı mı var? Veya daha faydalı bir şey mi var? Vazifemizin zararına onların küçük, lüzumsuz meselelerini merakla takip ediyoruz? bize ve merakımıza, Kur’an Hakikatleri içindeki manevi zevkler, imani nurlar kafidir ve yeter.
Şevkimizi, şükrümüzü ve zevkimizi kaybetmemek. O kaybolduğu zaman kanatları yolunmuş, bacakları kesilmiş kuş gibi hareket edemeyiz.
Gördüğümüz manzaraların bizde yani akıl, kalp ve ruhta bıraktığı tesir çok önemlidir.
Gaye-i hayal olmazsa veyahut nisyan veya tenasi edilse; ezhan enelere dönüp etrafında gezerler.
Bir gaye, hedef, maksat olmazsa veya unutulsa zihinler benliklere dönüp etrafında gezerler. Yani insanın tek gayesi nefsin arzularını tatmin olur.
Hayal, düşünce ve teoriyi, hayat ise bunun pratik edilip eyleme geçirilmesini ifade ediyor. Yani insanın düşüncesinde de davranışında da iman ve ibadet hükmetmelidir, aksi takdirde başka şeyler hükmeder. Yani gaye-i hayal bir hedef ve misyon üzerine yaşamak anlamında kullanılıyor. Bir hedef ya da misyonu olmayan insan ancak bencil bir hayat yaşar, bütün hedefi kendisi ve kendimenfaatleri olur.
En büyük gaye ne? Gayelerin gayesi ne? Amaç ne? Araç ne? Gaye-hedef-niyet kast nedir?
Yapılacak bir iş için teksif, yoğunlaşma, odaklanma şart.
Tarık bin Ziyad’ın yaptığı gibi gemileri yakan bir potansiyel lazım.
Lazer kullanmak lazım. Kalınlığı 10 mm’ye kadar olan demiri lazerle pürüzsüz kesebiliyorlar.
Mermeri tazyikli su ile düzgün kesiyorlar.
Bu tür çalışmalar kişisel anlamda bazı kazanımlar için kullanabilir. Ayrıca ittifak ve ittihatla daha yüksek maksatların takibi de yapılabilir. (Prof. Dr. Mehmet Cesur’un yazısından faydalanılmıştır.)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.