Prof. Dr. Sıtkı Göksu
Benim Babam Bir Tane
Haziran ayının üçüncü Pazar günü tüm dünyada babalar günü olarak kutlanmaktadır. Bu sene 21 Haziran 2020 tarihinde kutlanacaktır. Biz anneler ve babalar gününü senenin bir günü olarak değil 365 günü olarak kutluyoruz, kutlamalıyız. Çünkü ebeveynlerimiz bizim her şeyimiz. Tüm okuyucularımın babalar gününü şimdiden kutluyorum.
Babam vefat ettiğinde ben 15 yaşlarında idim.1973 yılı idi.
Herkesin babasının kendi aleminde ayrı bir yeri vardır.
Benim babam çalışkan, mert, evlatlarına karşı şefkatli idi. Babam dört erkek kardeşti. Babam kardeşlerini, konum-komşuyu akrabalarını gözetirdi. Maddi-manevi ihtiyaçlarına yardım ederdi. Akrabalarını ağırlamaktan ayrıca bir memnuniyet, haz duyardı.
Kendisi Kütahya ilinin Gediz ilçesinde bakkallık yapardı. İlçemizde sayılır, sevilirdi.
Sadece mesleği ile uğraşmakla kalmaz bakkallığı bana bırakıp ikindilerden sonra ve Pazar günleri bağ ve bahçe işleri ile uğraşırdı.
Bakkallık mesleğini, bağ bahçe işlerini bana babam öğretti. Ayrıca ilkokul mezunu olmasına rağmen matematik hesapları ve bakkala lazım pratik hesapları bana babam öğretti. Dört işlemi iyi ve benden hızlı yapardı. Herkesin babasının olduğu gibi benim de babamın üzerimdeki hakkı ödenmez.
Bizim çok kardeşimiz olmuş. Ancak yaşayan ben ve ablam olmuş. Ben doğduğumda babama: “Çocukların yaşamıyor, kendi adını koyarsan yaşar.” demişler. Babam da kendi adına bana koymuş. Ben de yaşamışım!
Babam çocuklarını çok severdi. Çocukları arasında hiç ayrım yapmazdı. Çocuklarla çocuk olurdu.
Bizim akrabalarımızın ve komşularımızın çocukları “Keşke senin baban gibi bir babamız olsa.” derlerdi.
Gediz Depreminde (28 Mart 1970 Cumartesi) ailesine gereken ihtimamı gösterdiği gibi; akrabalara ve komşulara çok yardım etti.
Biz 7,4 şiddetindeki ilk depremden sonra artçılar devam ettiği ve çok korktuğumuz için, o soğuk günlerde mahallemizde boş alana kurulan çadırda yaşamaya başladık.
O tarihte Güler ablam Mehmet eniştemle resmî olarak nikahla idi. Araya deprem girince babam çözüm için ablam ve eniştemi Kütahya’ya götürdü. Orada mütevazı bir şekilde Halil Amcamların evinde dünya evine girdiler. Çünkü hayat devam ediyordu.
O zamanlar neredeyse lüks olan bisikleti sürpriz olarak bana satın almıştı. (O bisikleti üniversiteye gidinceye kadar bindim.) Yanlış hatırlamıyorsam o zamanlar ilkokul 5. sınıfa gidiyordum.
O zamanlar babamın dükkan komşuları bu bisikleti almakla hiç iyi etmedin. Derslerini bırakır, derslerine çalışmaz. diyorlar.
Benim babamın öğle yemeği yeri gelir, bir küçük bakraçtaki (satıldaki) içine ev ekmeği doğranmış tarhana çorbası olurdu.
Kış aylarında kaput denilen kalın paltosuna bürünür dükkanda öyle çalışırdı.Dükkanda soba olmadığı için, gerekirse mangaldaki közle ısınırdı.
Çok çok soğuk havalarda hemen yakında, karşısında olan “Topal Osman’ın Kahvesi”ne gider, orada ısınırdı.
Babam beş vakit namazını kılar, Ramazan orucunu tutardı. Beni Bodur Camiye vakit namazlarına, teravihlere, Cuma namazına, bayram namazına götürürdü.
Babam-annem sayesinde Ablam Kur’an kursunu bitirdi. Ben de ilkokul ve ortaokula giderken her yaz tatilinde Kur’an Kursuna Kur’an’ı ve namaz surelerini öğrenmeye giderdim.
Babam yaz aylarında bizleri Gediz-Ilıca veya Muratdağı kaplıcalarına götürürdü.
Gene yaz aylarında Akdağ’dan gelen kar suyu ile soğutulmuş ayran, gazoz içirirdi.
Babama ve vefat etmiş babalara Allah’tan rahmet diliyorum.
Sağ olan babalara sıhhatli, hayırlı, uzun ömürler diliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.