Prof. Dr. Sıtkı Göksu
Spinal Anestezi-Steril olmayan lokal anestezik
Spinal Anestezi uygulaması yapılırken sterilizasyona (hem kullanılan lokal anesteziğin steril olmasına, hem de ilaç verilecek bölgenin steril olmasına) azami dikkat ve özen gösterilir.
Prof. Dr. Tarık Minkari bu konu ile ilgili olarak enteresan bir hatırasını Bir Cerrahın Anıları serisinin birinci kitabında şöyle anlatmaktadır: (Prof. Dr. Tarık Minkari, Bir Cerrahın Anıları 3. Baskı 1994, Milliyet Yayınları, İstanbul.)
Entraspinal Novokain
Sarayburnu Asker Hastanesi'nde çalışırken sakin, anlayışlı, görgülü, bizi koruyan, sevimli bir cerrah abimizle tanışmıştım: Dr. Kutbettin bey.
Mutsuz ve mahsundu.
Kutbi beyinin bacaklarında "tromboangeitis" vardı.
İstanbul'da kendisine devrin çok ünlü cerrahlarından biri tarafından lomber sempatektomi yapılmak istenmiş; sempatik zincir yerine lenfatik zincir çıkarılmıştı.
İkinci ameliyatını USA'da yaptırdı.
Geçici iyilik devrinden sonra ağrıları, durmak bilmeyen ağrıları, yeniden başladı. yürüyemiyor uyuyamıyordu.
Ben Mayıs 1958'de terhis oldum, Cerrahpasa Cerrahi Kliniği'ndeki görevime döndüm.
Bir gün sabah Kutbi beyi odamda buldum. Sarıldık, öpüştük.
"Bana yardım et çok acı çekiyorum. Yürüyemiyorum, daha beteri uyuyamıyorum." Demişti. Ona denize bakan güzel bir oda buldum, yatırdım. Tüm tetkikleri yaptırdım: Sol bacakta femoral arter seviyesinde damar tıkalıydı; kollateral deveran yetersizdi.
Konsültasyon yapıldı. Karar: Ya yüksek ampütasyon ya da oyalamak. Oyalamak için her gün spinal anestezi.
İki hafta sonra durum yeniden gözden geçirilecek. (O devirde by-pass ya da anjiyoplasti ameliyatları yoktu.) Kutbi bey ampütasyonu reddetti, spinal anesteziyi kabul etti.
Uygulamaya başladık: Ben her sabah 7:30 sularında odasına giriyor, cici hemşire Nilüfer'in hazırlamış olduğu seti kullanıyor ve Kutbi beye yatağında spinal anestezi yapıyordum.
İlgimizden ve tedavinin gidişinden memnun görünüyordu.
Biz gelelim yaşamış olduğumuz kabusa:
Bir gün ameliyattan çıktım, Kutbi beyi görmeye gidiyordum. Koridorda yolumun üstünde sırtı duvara dayalı, başı eğik, hıçkıra hıçkıra ağlayan bir hemşire gördüm. Yaklaştım, baktım bu bizim Nilüfer. Canım sıkıldı. İçimden: "Kimbilir kim gagaladı zavallı kızı" dedim.
Bakıştık. Gözleri kan cana gibiydi. "Ne oldu?" demeye vakit kalmadan Nilüfer boynuma sarıldı: "Ben ölmek istiyorum, dönüş yok, suçluyum." Dedi.
Şaşırdım: "Anlat, yardım edeceğim sana."
"Edemezsin! Sabah size vermiş olduğunuz set steril değilmiş."
Aman Allahım. Steril değilmiş!
Bu ne demek biliyor musunuz? Kutbi beyin omurilik sıvısının içine mikroptan arındırılmamış novokain solüsyonu sıktık demek.
Kutbi bey, bize inanmış bir doktor, cerrah, abi, zarif insan.
Bağırmak istiyorum: "Olamaz böyle bir şey."
Ama oldu!
Şimdi ne yapacağız? Bu insan göz göre göre menenjit mi olacak?
Şuna karar verdik: Kutbi beyin koluna birkaç gün için bir serum seti takacağız. Setten 24 saat üstünden 24 saat antibiyotik vereceğiz, ama ona "Yeni bir vazodilatatör ilaç bulduk. Hocalar bunu uygulamamızı istediler." diyeceğiz.
Dedik, inandı.
Uygulamaya başladık.
İyi ama enfeksiyonu önleyebilecek miyiz?
Kuşku beynimizi deliyordu, ama onu söküp atamıyorduk!
Sık sık ateş ve kan kontrolü yapıyoruz; ben de ikide birde yanına gidip başını okşar gibi yapıp, kafayı ensede tutuyor öne doğru eğiyorum: Ense sertliği başladı mı, başlamadı mı?
Bu işi o kadar sık yapmış olmalıyım ki, Kutbi bey isyan etti: "Yeter be. Nerden çıktı bu ense bükmek? Güreş mi yapıyoruz?"
Gülüştük. Ense çekmenin sayısını azalttım ama vazgeçmedim.
Bu işin sonunu merak ediyorsun, değil mi?
Kutbi bey menenjit olmadı!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.