Prof. Dr. Sıtkı Göksu

Prof. Dr. Sıtkı Göksu

Peygamberimizin Hz. Zeynep’le Evliliği

Peygamberimizin Hz. Zeynep’le evliliğini tenkit edilecek bir durum gibi görmek isteyenler var. Haşa bu evliliği nefsanî, şehevânî olarak kabul ediyorlar. Buna karşı Kur’an ne diyor?

Yüz bin defa hâşâ ve kellâ! O yüksek namus sahibine şöyle alçak şüphelerin eli yetişmez.

Evet, Peygamberimiz (a.s.m.) on beş yaşından kırk yaşına kadar, duyguların kuvvetli olması, coşması zamanında ve nefsin arzu ve isteklerinin tutuşması zamanında ne yapmıştır? Dost ve düşmanın ittifakıyla tam iffet, namusluluk ve hata ve günahlardan uzak olarak yaşamıştır. Haticetü'l-Kübrâ (r.a.) gibi ihtiyarca bir tek kadınla yetinmiş ve kanaat etmiştir. Böyle bir zâtın, kırktan sonra, yani duyguların kuvvetli olması halinin duraklaması zamanında ve nefsin arzularının sükûneti, durgunluğu zamanında çok evlilik ve yapılan evlilikler zorunlu olarak ve apaçık, nefsanî olmadığını ve başka önemli hikmetlere dayandığını, zerre kadar insafı olana ispat eder bir delildir.

O hikmetler nelerdir? O hikmetlerden birisi şudur ki: Kendisine kitap gönderilmiş olan Peygamberimizin sözleri gibi, işleri ve halleri ve tavırları ve hareketleri dahi şeriat ve dinin kaynaklarıdır ve hükümlerin kaynaklarıdır.

Görünürdeki tarafına Sahabeler taşıyan, yüklenendirler.

Hususî dairesindeki gizli hallerinden görünen dinin sırları ve şeriatın hükümlerinin taşıyıcıları ve rivayet edenler, nakledenler de ezvâc-ı tâhirattır (temiz eşler, Peygamber Efendimizin (a.s.m) iffetli, mübarek hanımları) ezvâc-ı tâhirat fiilen o vazifeyi yerine getirmişlerdir.

Sırlar ve dinin hükümlerinin neredeyse yarısı, Peygamberimizin temiz eşlerinden geliyor. Demek bu büyük vazifeye, birçok ve meşrepçe (huyca, ahlakça) çeşitli ezvâc-ı tâhirat lâzımdır.

Gelelim Hazret-i Zeyneb'in evlenmesine: "Muhammed, erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; o Allah'ın Resulüdür ve peygamberlerin sonuncusudur." Ahzâb Sûresi, 33:40.

âyetine dair tefsirlerde şöyle yazılmıştır ki, insanların tabakalarına göre bir tek ayet, çeşitli yönlerle, her bir tabakanın anlamasına göre bir mana ifade ediyor. Bir tabakanın şu ayetten anlayış konusunda payına düşen şudur ki:

Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın hizmetkârı veya "Oğlum" hitabına mazhar olan Zeyd (r.a.), doğru hadis rivayeti ile itirafına binaen, şeref ve itibar sahibi eşini kendine manen denk, uygun bulmadığı için boşamış. Yani, Hazret-i Zeyneb, başka yüksek bir ahlâkta yaratılmış ve bir peygambere eş olacak fıtratta olduğunu, Zeyd ferâsetle (anlayışla) hissetmiş. Ve kendisini ona eş, koca olacak fıtratta kendine denk, uygun bulmadığından, manevi uyuşamamaya sebebiyet verdiği için boşamıştır.

Allah'ın emriyle Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm almış. Yani, "Biz onu sana nikâhladık." Ahzâb Sûresi, 33:37. nın işaretiyle, o nikâh bir İlahi anlaşma, sözleşme olduğuna delil olmayla, harikulâde ve örf ve görünürdeki uygulamalar üstündedir. Sırf kaderin hükmüyledir ki, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm o kaderin hükmüne boyun eğmiştir ve mecbur olmuştur; nefis arzusuyla değildir.

Şu kader hükmünün de ehemmiyetli bir şeriatın kanunu ve önemli bir genel gaye ve faydayı ve kapsamlı bir genel fayda ve yararı kapsar. Bu konuda Kur’an Ayeti ne diyor? "Tâ ki, evlâtlıklarının boşadığı hanımlarla evlenmekte müminler için bir günah olmadığı anlaşılsın." Ahzâb Sûresi, 33:37. Bu âyet-i kerimesinin işaretiyle, büyüklerin küçüklere "oğlum" demeleri, zıhar meseleleri gibi, yani karısına "Anam gibisin" dese haram olduğu gibi değildir ki, ahkâm onunla değişsin. Hem büyüklerin riayetlerine (idaresi altındakilere) ve peygamberlerin müminlere babaya yakışır şekilde nazar ve hitapları, peygamberlik vazifesi özelliğiyledir. Dolayısı ile insan olma özelliği itibarıyla değildir ki, onlardan eş, hanım almak uygun düşmesin.

İkinci bir tabakanın anlayış konusunda payına düşen şudur:

Bir büyük âmir (idareci) raiyetine babaya yakışır bir şekilde bir şefkatle bakar. Eğer o âmir, zâhirî (görünen) ve bâtınî (görünmeyen) bir ruhani padişah (veli padişah) olsa, merhameti babanın yüz defa şefkatinden ileri gittiği için, raiyetinin fertleri, onun hakikî evlâdı gibi, ona baba nazarıyla bakarlar.

Baba nazarı ise, eş, koca nazarına inkılâp edemediğinden ve kız nazarı da eş, hanım nazarına kolayca değişmediğinden; kamuoyunda, Peygamberin, müminlerin kızlarını alması şu sırra uygun gelmediği için, Kur'ân o vehmi (şüpheyi) ortadan kaldırma maksadıyla der:

"Peygamber, rahmet-i İlâhiye hesabıyla size şefkat eder, babaya yakışır şekilde muamele eder. Ve peygamberlik namına siz onun evlâdı gibisiniz. Fakat insan olma özelliği itibarıyla babanız değildir ki, sizden eş, hanım alması münasip düşmesin. Ve sizlere 'Oğlum' dese, şeriatın hükümleri itibarıyla siz onun çocukları olamazsınız." (Mektubat’tan faydalanılmıştır.)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Sıtkı Göksu Arşivi