Prof. Dr. Sıtkı Göksu

Prof. Dr. Sıtkı Göksu

Musibetler ve Masumlar

Cenâb-ı Hak musibetleri veriyor, belâları tasallut ediyor, belalarla rahatsız ediyor. Özellikle masumlara (günahsızlara, suçsuzlara), hatta hayvanlara bu zulüm değil mi?

Cevap: Asla, kesinlikle öyle değildir. Neden? Çünkü Mülk Allah’ındır. O mülkünde istediği gibi tasarruf eder.

Bir örnek vermek gerekirse acaba, sanatçı (usta) bir zat, bir ücret mukabilinde seni bir model yapıp, gayet sanatlı olarak (özenip meharetle) yaptığı süslü (sırmalı, kıymetli taşlarla süslenmiş) bir elbiseyi sana giydiriyor; hünerini (ustalığını), becerikliliğini göstermek için kısaltıyor, uzaltıyor, biçiyor, kesiyor, seni oturtuyor, kaldırıyor. Sen ona diyebilir misin ki,

"Beni güzelleştiren elbiseyi çirkinleştirdin; bana oturtup kaldırmakla zahmet verdin"? Elbette diyemezsin. Dersen delilik edersin.

Bu misalde geçtiği gibi, Sâni-i Zülcelâl göz, kulak, dil gibi duygularla süslü, gayet sanatlı olarak yaptığı bir vücudu sana giydirmiş. Çeşit çeşit isimlerinin nakışlarını göstermek için seni hasta eder, dertli, rahatsız eder, aç eder, tok eder, susuz eder, bu gibi hallerde yuvarlatır.

Hayatın esasını kuvvetleştirmek ve isimlerinin yansımalarını göstermek için, seni böyle çok tavırlarda gezdiriyor. Sen eğer desen, "Beni niçin bu musibetlere, belalara tutulmuş ediyorsun?" Temsilde işaret edildiği gibi, yüz hikmet seni susturacak.

Zaten sükûn ve sessizlik, tembellik, monotonluk, durma, bir nevi yokluktur, zarardır. Hareket ve değişiklik vücuttur, hayırdır.

Hayat, hareketlerle kemallerini bulur, belalar, musibetler sıkıntılar vasıtasıyla ilerler. Hayat, isimlerin yansımaları ile çeşitli hareketlere mazhar olur, saflaşır, kuvvet bulur, inkişaf eder, genişlenir, kendi kaderini yazmasına hareketli bir kalem olur. Vazifesini ifa eder, ahirete ait ücret almaya hak kazanır.

Arkadaş! Masum bir insana veya hayvanlara gelen felâketlerde, musibetlerde, insan anlayışının anlayamadığı bazı sebepler ve hikmetler vardır.

Yalnız, Allah’ın dilemesinin düsturlarını içine alan şeriat-ı fıtriye (fıtri kanunlar) kuralları, aklın vücuduna tâbi değildir ki, aklı olmayan bir şeye tatbik edilmesin. O şeriatın hikmetleri kalb, his, kabiliyete bakar. Bunlardan meydana gelen fiillere, o şeriatın hükümleri tatbikle ceza verilir.

Meselâ, bir çocuk, eline aldığı bir kuş veya bir sineği öldürse, fıtri kanunların hükümlerinden olan şefkat hissine, merhamet duygusuna muhalefet etmiş olur. İşte bu muhalefetten dolayı düşüp başı kırılırsa hak etmiş olur. Çünkü bu musibet o muhalefete cezadır.

Veya dişi bir kaplan, öz evlâtlarına olan şiddetli şefkat koruma hissini dikkate almayarak, zavallı ceylanın yavrucuğunu parçalayarak yavrularına rızık yapar. Sonra, bir avcı tarafından öldürülür. İşte, şefkat ve koruma hissine muhalefet ettiğinden, ceylana yaptığı aynı musibete, belaya, felakete mâruz kalır.

Hatırlatma: Kaplan gibi hayvanların helâl rızıkları, ölü hayvanlardır. Sağ hayvanları öldürüp rızık yapmak, fıtri kanunlara göre haramdır.

Özet olarak kâinattaki her şey, her hadise, ya bizzat güzeldir, ona hüsn-ü bizzat (kendisi, kendi zatı ile güzel) denilir veya neticeleri cihetiyle güzeldir ki, ona hüsn-ü bilgayr (dolayısı ile, neticeleri cihetiyle güzel) denilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Sıtkı Göksu Arşivi