Prof. Dr. Sıtkı Göksu
Herkes Sana Kabir Kapısına Kadar Arkadaşlık Eder
Önce Peygamberimizin bir çocukla ilgili ve küçüklüğünde görülen harika durumla ilgili iki mucizeden bahsedelim. Sonra da kısaca şöhret, riya, hırs, kabir kapısına ağlayarak değil, gülerek girmekten bahsedelim.
Peygamberimizin mucizesine mazhar olmuş bir çocuk: Uyanıklık aleminde Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ile bir çok surette şereflenen Celâleddin Süyutî, çıkarma ve düzeltme ile Mübarekü'l-Yemâme ismiyle meşhur bir zatı, daha yeni dünyaya geldiği vakit, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın yanına getirmişler. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ona yönelmiş. Çocuk konuşmaya başlamış,
"Senin Allah Resulü olduğuna şehadet ederim."demiş. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm "Bârekâllah" (hayırlı ve bereketli olsun.) demiş. Çocuk ondan sonra büyüyünceye kadar daha konuşmamış. O çocuk, bu mucize-i Ahmediyeye ve "Bârekâllah peygamber duasına sahip olduğundan, "Mübarekü'l-Yemâme" ismiyle şöhret bulmuş.
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, küçüklüğünde süt annesi Halime-i Sa'diye'nin yanında iken, Halime ve Halime'nin eşinin şahitliği ile, güneşten rahatsız olmaması için, çok defa üstünde bir bulut parçasının ona gölge ettiğini görmüşler ve halka söylemişler ve o vakıa sıhhatle şöhret bulmuş.
İnsan şöhret hırsı, makam sevgisi, makam sahibi olmak, benzerlerine üstün gelmek gibi hisler ve insanlara iyi görünmek, haddinden fazla kendine ehemmiyet verdirmek ve lâyık olmadığı yüksek makamlarda görünmek tarzını takınmakla riya (iki yüzlülük, gösteriş için yapılan hareket) eder.
Müslümanlar, ben demeyip biz dedikleri, şahsiyetini kardeşlerinin manevi şahsı içinde eritip öyle davrandığı için, inşallah, hakikat ehlinin riyadan kurtulmaları gibi, bu sırla onlar da kurtulurlar.
Hem mala ve makama karşı şiddetli bir hırs gösterir. Bakar ki, geçici olarak onun nezaretine verilmiş o fâni mal ve belalı şöhret ve tehlikeli ve riyaya medar olan makam, itibar, o şiddetli hırsa değmiyor. Ondan, hakikî makam, itibar olan manevi mertebelere ve Allah’a yakınlık derecelerine ve ahiret için hazırlığa ve hakikî mal olan Allah’ın rızasına uygun, iyi ve hayırlı işlere yönelir. Fena huy olan mecazi hırs ise, yüksek bir huy olan hakiki hırsa değişir.
Senin vazifen öğünme değil, şükürdür. Sana lâyık olan şöhret değil, tevazudur, utanmadır. Senin hakkın medih (övme mevzuu) değil, istiğfardır (af dilemektir), pişmanlıktır. Senin kemalin bencillik değil, hak ve hakikati görmektir.
Herkes sana kabir kapısına kadar arkadaşlık eder. Sosyal makamların, mevkilerin, zevklerinin kabrin öbür tarafında hiçbir faydası yoktur. Bütün onların alakaları, iltifatı, tesellileri, yakınımızda olan kabir kapısına kadar gelebilir, orada söner. Ve şöhretperestlerin bir ideali olan şan ve şerefin süslü perdesi altında çirkin bir gösteriş, soğuk bir öğünme, geçici bir sersemlik vardır. Bizi şimdiye kadar aldatan bu işler, hiçbir teselli veremez ve onlarda hiçbir nur yok. Herkesle musibette beraber olmak demek olan teselli ise, kabrin öbür tarafında pek esassızdır.
Ey insan! Bilir misin nereye gidiyorsun ve nereye sevk olunuyorsun? Dünyanın bin sene mesut hayatı, bir saat hayatına mukabil gelmeyen Cennet hayatına gidiyorsun. Ve o Cennet hayatının dahi bin senesi, bir saat Allah’ın Cemalini görmeye mukabil gelmez. Bir Celal sahibi Cemil olan Cenab-ı Allah’ın (C.C.) Rahmetiyle tecelli ettiği daire ve huzur derecesine gidiyorsun. Müptela ve tutulmuş ve istekli olduğunuz mecazi sevilenlerde ve bütün dünyeviye yaratılmış şeylerdeki hüsün ve cemal, Onun cemalinin cilvesi ve güzel isimlerinin bir nevi gölgesidir. Ve bütün Cennet, bütün güzelliğiyle, rahmetinin bir cilvesi, tecellisidir. Ve bütün özlemekler ve muhabbetler ve çekilmeler ve cazibeler, bir muhabbetinin bir parıltısıdır. Böyle bir baki, daimi Allah’ın (C.C.), bir yok olmaz sevilenin huzur dairesine gidiyorsunuz. Ve ebedi ziyafetgâhı olan Cennete çağırılıyorsunuz. Öyleyse, kabir kapısına ağlayarak değil, gülerek giriniz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.