Prof. Dr. Sıtkı Göksu

Prof. Dr. Sıtkı Göksu

Kabre Vardığım Gece

Ölüm hakikati ile ilgili olarak Kur’an, hadisler ve Kur’an tefsirleri bize gerçek ve bilmemiz gereken çok şeyler anlatır. Kur’an bize sanki manevi navigasyon gibi kabir, haşir kıyamet, ebedi yurt (Cennet-Cehennem) hakkında net, berrak, açık bilgiler verir.

Bu yazımızda kısaca Kabre vardığımızda kimden nasıl yardım isteyeceğimizden bahsedeceğiz.

Ben alışılmışın dışında olarak, gizlemesi lâzım gelen, Rabbime karşı kalbimin dua ve niyaz ve Alllah’a yalvarışını bazen yazıyorum. Bunun sebebi; ölüm, dilimi susturduğu zamanlarda, dilime bedel kitabımın söylemesinin kabulünü rahmet-i İlâhiyeden rica etmektir. Evet, kısa bir ömürde, hadsiz günahlarıma kefaret olacak, geçici lisanımın tövbe ve pişmanlıkları yeterli gelmiyor. Sabit ve bir derece devamlı olan kitabın lisanı daha ziyade o işe yarar. Gençliğin gaflet uykusundan ihtiyarlık sabahıyla uyandığım bir andaki yakarış ve niyazım şudur ki:

Ey Rabb-i Rahîmim ve ey Hâlık-ı Kerîmim! Benim iradeyi kötüye kullanmamla ömrüm ve gençliğim kaybolup gitti. Ve o ömür ve gençliğin meyvelerinden elimde kalan, keder verici günahlar, hor ve hakir duruma düşürücü acılar, sapkınlık verici vesveseler (kuruntular) kalmıştır. Ve bu ağır yük ve hastalıklı kalp ve utançlı yüzümle kabre yakınlaşıyorum. Göre göre, gayet süratle, sağa ve sola sapmayarak, ihtiyarsız bir tarzda, vefat eden ahbap (dostlar) ve akran (arkadaşlar) ve akrabalar gibi, kabir kapısına yanaşıyorum.

O kabir, bu dünyadan (geçici alemden) sonsuz ayrılık ile ahiret hayatı (sonsuzların sonsuzu) yolunda kurulmuş, açılmış ilk yer ve birinci kapıdır. Ve bu bağlandığım ve düşkün olduğum şu dünya yurdu da, kati bir doğru bilgi ile anladım ki, yok olma özelliği olandır, gider ve fânidir ölür. Ve gözle görerek, içindeki varlıklar dahi, birbiri arkasından kafile kafile göçüp gider, kaybolur. Özellikle benim gibi nefs-i emmâreyi (insanı kötülüğe sevk eden duyguyu) taşıyanlara şu dünya çok acımasızdır, düzenbazdır. Bir lezzet verse, bin keder takar, çektirir. Bir üzüm yedirse, yüz tokat vurur.

Ey Rabb-i Rahîmim ve ey Hâlık-ı Kerîmim! “Her gelecek şey yakındır.” hadisi sırrıyla ben şimdiden görüyorum ki, yakın bir zamanda, ben kefenimi giydim, tabutuma bindim, dostlarımla veda eyledim. Kabrime yönelip giderken, Senin rahmet kapında, cenazemin hal diliyle, ruhumun söz diliyle bağırarak derim: "Yardım diliyorum, yardım diliyorum! Ey Hannân olan Allah! Ey Mennân olan Allah! Beni günahlarımın utancından kurtar!"

İşte kabrimin başına ulaştım, boynuma kefenimi takıp kabrimin başında uzanan cismimin üzerine durdum. Başımı rahmet kapına kaldırıp bütün kuvvetimle feryad edip sesleniyorum: “Yardım diliyorum, yardım diliyorum! Yâ Hannân! Yâ Mennân! Beni günahlarımın ağır yüklerinden kurtar!”

İşte, kabrime girdim, kefenime sarıldım. Cenazeyi kabre getirenler beni bırakıp gittiler. Senin af ve rahmetini bekliyorum. Ve gözle görerek gördüm ki, Senden başka sığınak ve kurtulacak yer yok. Günahların çirkin yüzünden ve günahların vahşî şeklinden ve o mekânın darlığından, bütün kuvvetimle seslenip diyorum:

" Yardım diliyorum, yardım diliyorum! Ya Rahmân! Yâ Hannân! Yâ Mennân! Yâ Deyyân! Beni çirkin günahlarımın arkadaşlıklarından kurtar! Yerimi genişlettir! İlâhî, Senin rahmetin sığınağımdır ve alemlere rahmet olarak gönderilen Allah’ın en sevgili kulu olan Hz.Muhammed (ASM), Senin rahmetine yetişmek için vesilemdir. Senden şikayet değil, nefsimi ve halimi Sana şikayet ediyorum.

"Ey Hâlık-ı Kerîmim ve ey Rabb-i Rahîmim olan Allah! Senin Sıtkı ismindeki varlığın ve sanatla yapılmış eserin ve kulun var. O kulun, hem âsi, hem âciz, hem gafil, hem cahil, hem hastalıklı, hem aşağı, hem kötülük eden, hem yaşlı, hem eşkiya, hem efendisinden kaçmış bir köle olduğu halde, kırk sene sonra pişman olup Allah’ın yüce katına, huzuruna geri dönmek istiyor.

Senin rahmetine sığınıyor. Hadsiz günah ve hatalarını itiraf ediyor. Şüpheler ve türlü türlü hastalıklara tutulmuş, Sana dua ve niyaz eder. Eğer mükemmel bir şefkat ve merhametinle onu kabul etsen, mağfiret edip rahmet etsen, zaten o Senin şânındır (yüceliğindir). Çünkü merhamet edenlerin en merhametlisisin. Eğer kabul etmezsen, Senin kapından başka hangi kapıya gideyim? Hangi kapı var? Senden başka Rab yok ki huzuruna gidilsin. Senden başka hak ibadet edilen yoktur ki ona sığınılsın."

Dua ile bitirelim: Senden başka ilah yoktur. Sen birsin. Senin hiçbir ortağın yoktur. Dünyada son, ahirette ve kabirde ilk söz: Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur; yine şehadet ederim ki Muhammed (ASM) Allah’ın Resulüdür.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Sıtkı Göksu Arşivi