Prof. Dr. Sıtkı Göksu

Prof. Dr. Sıtkı Göksu

Yağmur Duası ve Namazı - 18.12.20

Dua bir kulluktur. Kullukta ise, faydaları ahirettedir. Dünyevî maksatlar ise, o nevi dua ve ibadetin vakitleridir. O maksatlar, gayeleri değil. Örnek olarak yağmursuzluk, yağmur duası ve namazı denilen bu çeşit dua ve namazın vaktidir, esas sebebi ve hikmeti değildir. Nasıl ki güneş ve ayın tutulması zamanında küsuf (Güneş tutulması) ve husuf (Ay tutulması) namazı kılınır ve güneşin bakması ile akşam namazı kılınır. Öyle de, yağmursuzluk, kuraklık, yağmur namazının ve duasının vaktidir. İbadet ve duanın sebebi ve neticesi emir ve rıza-i İlâhîdir, faydası ahrete bakar.

Eğer namazdan, ibadetten dünyevî maksatlar niyet edilse, yalnız onlar için yapılsa, o namaz boş, hükümsüz olur. Meselâ, akşam namazı güneşin batmaması için ve husuf namazı ayın açılması için kılınmaz. Öyle de, bu nevi ibadet, yağmuru getirmek için kılınsa yanlış olur. Yağmuru vermek Cenab-ı Hakkın vazifesidir. Biz vazifemizi yaptık; Onun vazifesine karışmayız. Gerçi yağmur namazının görünen neticesi yağmurun gelmesidir. Fakat asıl hakikî, en menfaatli neticesi ve en güzel ve tatlı meyvesi şudur ki: Herkes o vaziyetle anlar ki, onun tayınını, yiyeceğini veren babası, hanesi, dükkânı değildir. Şüphesiz onun tayınını ve yemeğini veren, koca bulutları sünger gibi ve zemin yüzünü bir tarla gibi tasarrufunda bulunduran bir Zat, onu besliyor, rızkını veriyor.

Hatta en küçücük bir çocuk da, daima aç olduğu vakit annesine yalvarmaya alışmışken, o yağmur duasında, küçücük fikrinde büyük ve geniş bu manayı anlar ki: Bu dünyayı bir hane gibi idare eden bir Zat, hem beni, hem bu çocukları, hem annelerimizi besliyor, rızıklarını veriyor. O vermese, başkalarının faydası olmaz. Öyleyse Ona yalvarmalıyız der, tam imanlı bir çocuk olur. Bu münasebetle kısacık beş nokta beyan edilecek.

Birinci nokta: Nimet ve İlâhi rahmetin fiyatı, şükürdür. Biz şükrü hakkıyla vermedik. Evet, rahmetin fiyatını şükürle vermediğimiz gibi; zulmümüzle, isyanımızla gazabı, öfkeyi çekiyoruz. Şimdi zemin yüzünde zulüm ve tahribat, küfür ve isyan ile insanlar tam tokada kendini müstahak etti ve dehşetli tokatlar yedi. Elbette bir parça hissemiz de olacak.

İkinci nokta: Hadiste var ki: "Hatta deniz dibindeki balıklar dahi günahkâr ve zalimlerden şikayet ediyorlar ki, onların yüzünden yağmur kesilir, hatta bizim de nafakamız azalır" derler. Evet, bu zamanlarda öyle günahlar, zulümler oluyor ki, rahmet istemeye yüzümüz kalmıyor, masum hayvanlar da azap çekerler.

Üçüncü nokta: Ayette vardır: "Öyle musibetten kaçınız ki, geldiği vakit zalimlere mahsus kalmaz, masumlar ve mazlumlar da içinde yanar." Enfâl Sûresi, 8:25. Çünkü genel musibetten masumlar harika bir tarzda, yangın içinde selâmette kalsalar, dini hikmet bozulur. Çünkü din bir imtihan, bir tecrübedir. O vakit, Ebu Cehil gibi fenalar, aynen Ebu Bekir-i Sıddık Radıyallahu Anh gibi tasdik ederler. Onun için, genel musibetten masumlar da belâ çekerler.

Dördüncü nokta: İnsanlar şimdi, malda ve rızıkta hilelerle suistimâl ile, rüşvetle çok haram karıştığı ve zulümle, haram karıştırmakla, ya şükürsüzlükle rahmete layık olma hakkını kaybediyor.

Beşinci nokta: Yağmursuzluk bir musibettir ve amele ceza bir azaptır. Buna karşı, ağlamakla ve hüzün ve kederle, niyaz ve hüzünlü bir şekilde yalvarmakla ve pek ciddî pişmanlık ve tevbe ve istiğfar ile karşılamak ve sünnet-i seniye dairesinde, bid'alar karışmadan, islamiyetin tayin ettiği tarzda İlâhi dergaha iltica etmek ve dua ve o hale mahsus kullukla karşılık vermektir.

Hem böyle genel musibetler, çoğunluk insanların hatasından geldiği yönüyle, o insanların çoğunluğu (büyük bir kısmı) tevbe ve pişmanlık ve af dilemekle musibetler uzaklaşır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Sıtkı Göksu Arşivi