Prof. Dr. Sıtkı Göksu

Prof. Dr. Sıtkı Göksu

Öldükten Sonra Dirilmenin İspatı

Öldükten sonra dirilme, ahirete inanma, haşir konusu islamiyetin altı esasından birisidir. Bu konu ile ilgili Kur’an tefsirlerinde açık, net, akla yaklaştırıcı binler deliller vardır.

Biz de canlılar dünyasında, özellikle kış ve bahar mevsimlerinde görünen "öldürme" ve "diriltme" fiillerinin ve Muhyî ve Mümît isimlerinin âhirete işaretinden bahsedelim.

Haşre, öldükten sonra dirilmeye engel hiçbir şey yoktur. Gerektirici sebep ise, her şeydir.

Buna örnek ise evet, şaşkınlık veren şeylerin toplandığı yer olan şu koca arzı, adi bir hayvan gibi öldüren ve dirilten odur.

Ve insan ve hayvana hoş bir beşik, güzel bir gemi yapan odur.

Ve güneşi onlara şu misafirhanede ışık verici ve ısındırıcı bir lâmba eden odur.

Gezegenleri meleklerine uçak yapan odur.

Böyle bir Zâtın, bu derece muhteşem ve devamlı Rububiyeti ve bu derece muazzam ve kapsamlı hâkimiyeti vardır.

Bu derece muhteşem ve devamlı Rububiyet ve bu derece muazzam ve kapsamlı hâkimiyeti biliyoruz, görüyoruz. Elbette, böyle bir durum; yalnız böyle geçici, devamsız, kararsız, ehemmiyetsiz, değişen, bekasız, noksan, kemale ermemiş dünya işleri üzerinde kurulmaz ve durmaz.

Demek, Ona layık, daimî, kararlı, devamlı, muhteşem bir başka diyar var, başka bâki (sonsuz) bir memleketi vardır. Bizi onun için çalıştırır. Oraya davet eder.

Ve oraya nakledeceğine kimler haber veriyor?

Zahirden (görünürden) hakikate geçen ve huzura yakınlıkla şereflenen peygamberler gibi, bütün nurlu ruhların sahipleri şahitlik ediyorlar.

Bütün veliler gibi, nurlu kalplerin kutupları şahitlik ediyorlar.

Bütün alimler gibi, aydın akılların sahipleri şahitlik ediyorlar.

Ve bir mükâfat ve ceza hazırladığını ittifakla haber veriyorlar.

Ve tekrarla pek kuvvetli söz verme ve pek şiddetli tehdit eder, naklederler.

Verdiği sözden dönme ise, hem aşağılık, hem alçalmadır; hiçbir cihetle haşmetine (büyüklüğüne) yanaşamaz. Söz verdiği halde azap ve cezayı yerine getirmeme ise, ya aftan, ya acizlikden gelir. Halbuki küfür, inkar, inançsızlık ise sınırsız cinayettir. Affedilmesi mümkün değil.

Kadîr-i Mutlak (her şeye gücü yeten, sınırsız güç ve kudret sahibi Allah) ise, acizlikten münezzeh (her türlü noksandan arınmış) ve mukaddes (her türlü çirkinlik ve eksiklikten yüce, kutsal)’tir.

Şahitler, haber verenler ise, mesleklerinde, meşreplerinde, mezheplerinde muhtelif oldukları halde, tam ve mükemmel birlik ile şu meselenin esasında birleşmişlerdir.

Çoklukça doğruluğu kesin olarak ispatlanmış haber derecesindedirler.

Nitelikçe icma (fikir birliği) kuvvetindedirler.

Mevkice her biri insanlığın bir yıldızı, bir topluluğun gözü, bir milletin azizi (büyüğü, değerlisi)’dirler.

Ehemmiyetçe şu meselede hem sahasında uzman olan kimseler, hem de ispat ehli (doğruyu ortaya çıkaran kimseler)’dirler.

Halbuki bir fende veya bir sanatta iki sahasında uzman olan kimse, binler başkalara tercih edilirler.

Ve haber vermede iki ispat edici, binler inkarcılara tercih edilir. Meselâ, Ramazan hilâlinin meydana çıkmasını haber veren iki adam, binler inkarcıların inkarlarını hiçe atarlar.

Sonuç olarak, dünyada bundan daha doğru bir haber, daha sağlam bir dava, daha açık bir hakikat olamaz.

Demek, şüphesiz dünya bir tarladır. Mahşer (haşir meydanı) ise bir harman yeridir. Cennet, Cehennem ise dünyadaki fiillerimize göre konulacağımız birer muhafaza yeridir. (10. Söz’den faydalanılmıştır.)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Sıtkı Göksu Arşivi