Prof. Dr. Sıtkı Göksu

Prof. Dr. Sıtkı Göksu

Şükür ve Namaz

Kur’an’da “Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edersiniz?” Rahmân Sûresi, 55:13 vd. fermanıyla, Şükür etmemekliği, nimetleri yalanlama ve inkâr suretinde gösterir. Rahmân Suresinde şiddetli ve dehşetli bir surette bir defa değil tam otuz bir defa tekrar ederek şu âyetle tehdit ediyor, şükürsüzlüğün bir yalanlama ve inkâr olduğunu gösteriyor.

Şimdi, görüyoruz ki, her şey nasıl ki rızkın etrafında toplanmış, ona bakıyor. Öyle de, rızık dahi, bütün nevileriyle, mânen ve maddeten, hal dili ile ve konuşma dili ile şükürle devam eder, şükürle oluyor, şükrü yetiştiriyor, şükrü gösteriyor. Çünkü, rızka iştiha ve iştiyak, bir nevi şükr-ü fıtrîdir. Ve telezzüz, lezzet alma ve zevk dahi gayr-ı şuurî bir şükürdür ki, bütün hayvanlarda bu şükür vardır. Yalnız insan, sapkınlık ve küfürle o fıtrî şükrün mahiyetini değiştiriyor, şükürden şirke, Allah'a ortak koşmaya giriyor.
Hem rızık olan nimetlerde gayet güzel, süslü suretler, gayet güzel kokular, gayet güzel tatmaklar şükrün davetçileridir; hayat sahiplerini şevke davet eder ve şevkle bir nevi beğenme ve hürmete sevk eder, bir manevi şükür ettirir. Ve şuur sahiplerinin nazarını dikkate götürür ve beğenmeye rağbet verdirir. Nimetleri hürmete onu teşvik eder; onunla kalen, konuşma dili ile ve fiilen, bizzat yaparak şükre irşad eder ve şükrettirir. Ve şükür içinde en âli ve tatlı lezzeti ve zevki ona tattırır.
Yani, gösterir ki, şu lezzetli rızık ve nimet, kısa ve geçici bir zâhiri lezzetiyle beraber, daimî, hakikî, hadsiz bir lezzeti ve zevki taşıyan iltifat-ı Rahmânîyi şükürle kazandırır. Yani, rahmet hazinelerinin Mâlik-i Kerîminin, ikram edici sahibinin hadsiz lezzetli olan iltifatını düşündürüp, şu dünyada dahi Cennetin baki bir zevkini manen tattırır. İşte rızık, şükür vasıtasıyla o kadar kıymetli ve zengin bir geniş hazine olduğu halde, şükürsüzlükle nihayet derecede düşer. Lisandaki, dildeki kuvve-i zâika (tat alma duyusu), Cenâb-ı Hak hesabına, yani mânevî vazife-i şükraniye ile rızka müteveccih olduğu vakit, o dildeki kuvve-i zâika, ilahi sonsuz rahmetin hadsiz mutfaklarına şükreden bir müfettiş, hamdeden bir kadri, kıymeti yüce nezaret eden hükmündedir.
Eğer nefis hesabına olsa, yani rızkı nimeti verenin şükrünü düşünmeyerek yönelse o dildeki kuvve-i zâika, bir kadri, kıymeti yüce nezaret eden makamından, mide fabrikasının yasakçısı ve mide tavlasının bir kapıcısı derecesine düşer. Nasıl rızkın şu hizmetkârı şükürsüzlükle bu dereceye düşer. Öyle de, rızkın mahiyeti ve sair hademeleri dahi düşüyorlar. En yüksek makamdan en alçak makama inerler. Kâinat yaratıcısının hikmetine zıt ve muhalif bir vaziyete düşerler.
Şükrün ölçüsü kanaattir ve iktisattır ve rızadır ve memnuniyettir. Şükürsüzlüğün ölçüsü hırstır ve israftır, hürmetsizliktir, haram-helâl demeyip rast geleni yemektir. Evet, hırs, şükürsüzlük olduğu gibi, hem mahrumiyet, yoksunluk sebebidir. hem aşağılık, alçaklık vasıtasıdır.
Hattâ, hayat-ı içtimaiyeye sahip olan mübarek karınca dahi, güya hırs vasıtasıyla ayaklar altında kalmış, ezilir. Çünkü, kanaat etmeyip, senede birkaç tane buğday kâfi gelirken, elinden gelse binler taneyi toplar. Güya mübarek arı, kanaatinden dolayı başlar üstünde uçar. Kanaat ettiğinden, balı insanlara Allah'ın emri ile (Nahl suresinde geçtiği gibi) ihsan eder, yedirir. Evet, Zât-ı Akdesin, Allah'ın alem-i zâtîsi ve en âzamî ismi olan Allah isminden sonra en büyük ismi olan Rahman, rızka bakar. Ve rızıktaki şükürle ona yetişilir. Hem Rahman‘ın en zahir manası, Rezzâktır, rızık vericidir. Hem şükrün çok çeşitleri var. O nevilerin en câmii, herşeyi içinde bulunduran ve fihriste-i umumiyesi, genel katalogu namazdır.
Namazda ruhun ve kalbin ve aklın büyük bir rahatı vardır. Hem, cisme de o kadar ağır bir iş değildir. Hem, namaz kılanın diğer mübah dünyevî amelleri, güzel bir niyet ile ibâdet hükmünü alır. Bu sûrette bütün sermâye-i ömür sermayesini âhirete mal edebilir. Fânî ömrünü bir yönüyle bakileştirir. (Şükür Risalesi’nden faydalanılmıştır.)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Sıtkı Göksu Arşivi