Prof. Dr. Sıtkı Göksu
Deprem Bize Ne Anlatır?
6 Şubattaki iki deprem ve başta 20 Şubat 2023’deki 6.4.şiddetindeki artçı olmak üzere ard arda gelen depremler 11ili ve ilçelerini çok etkiledi. Bizlere korku azabını yaşattı. Bu vesile ile depremin hikmet yönlerinden kısaca bahsedelim. Önce bir ayet meali il başlayalım:
-"Ne zaman ki yer müthiş bir sarsıntıyla sarsılır. Ve yeryüzü bütün ağırlıklarını dışarı çıkarır. Ve insan 'Ne oluyor buna?' der. O gün yeryüzü, üzerinde herkesin ne iş yaptığını haber verir. Çünkü Rabbin ona konuşmasını emretmiştir." Zilzal Sûresi, 99:1-5.
Şu sure kati olarak ifade ediyor ki, dünya, hareket ve zelzelesinde, depreminde vahiy ve ilhama mazhar olarak, nail olarak emir altında depreniyor. Bazen da titriyor.
-Şu zelzelenin devamından gelen korku ve üzüntü, ekser insanların ekser memlekette gece istirahatını ortadan kaldırarak dehşetli bir azap verdi. Bu mübarek İslâmiyetin merkezi olan her köşesinde (onbir il ve ilçelerinde) bu korku azabını netice verdi.
-Gâvurların memleketlerinde bu semavî tokat başlarına gelmemesi, bu biçare Müslümanlara gelmesi ise; Büyük hatalar ve cinayetler ertelemekle büyük merkezlerde ve küçücük cinayetler çabuklaştırma ile küçük merkezlerde verilmesindendir. Mühim bir hikmete dayanarak, küfür ehlinin cinayetlerinin büyük kısmı öldükten sonra ahirette Allah’ın huzurunda kurulacak olan büyük mahkemeye ertelenerek, müminlerin hataları kısmen bu dünyada cezası verilir.
-Bazı şahısların hatasından gelen bu musibet bir derece memlekette genel şekle girmesi sebebi nedir? Çünkü bu deprem 12 milyon kişiyi etkiledi. Dolayısı ile genel musibet, çoğunluğun hatasından ileri gelmesi cihetiyle, çoğunluk insanların o zalim şahısların hareketlerine yaparak, bilfiil veya taraftar olarak veya katılarak taraftar olmasıyla mânen katılır, büyük ve genel musibete sebep olur, yol açar.
-Bu zelzele musibeti hataların neticesi ve günahlara kefarettir. Masumların ve hatasızların o musibet içinde yanması nedendir? Allah’ın adaleti nasıl müsaade eder, izin verir? Bu mesele kader sırrı ile ilgilidir. Kısaca temas etmek istersek, ayete göz atalım:
"Bir belâ, bir musibetten çekininiz ki, geldiği vakit yalnız zalimlere mahsus kalmayıp masumları da yakar." Enfâl Sûresi, 8:25. Şu âyetin sırrı şudur ki: Bu dünya bir tecrübe ve imtihan meydanıdır. Ve teklif (sorumluluk) ve mücadele yeridir.
İmtihan ve teklif, gerektirir ki, hakikatler perdeli kalıp, ta yarışma ve cihad ile, mücadele etmekle Ebu Bekir'ler yücelerin en yücesine çıksınlar ve Ebu Cehil'ler aşağıların en aşağısına girsinler. Eğer masumlar böyle musibetlerde sağlam kalsaydılar, Ebu Cehil'ler, aynen Ebu Bekir'ler gibi teslim olup, cihad ile, mücadele etmekle mânevî ilerleme kapısı kapanacaktı ve sırr-ı teklif, kulluk sırrı bozulacaktı.
-Madem zulme uğrayan, mazlum zalim ile beraber musibete düşmek İlâhî hikmetçe lâzım geliyor. Acaba o biçare mazlumların rahmet ve adaletten hisseleri nedir?
O musibetteki gazap ve hiddet içinde, onlara bir rahmet cilvesi var. Çünkü o masumların fâni malları, onların hakkında sadaka olup bâki bir mal hükmüne geçer. Fâni hayatları dahi bir bâki hayatı kazandıracak derecede bir nevi şehitlik hükmünde olarak, nispeten az ve geçici bir meşakkat (zahmet, sıkıntı) ve azaptan, sıkıntıdan büyük ve daimî bir kazancı kazandıran bu zelzele, onlar hakkında hiddetin, öfkenin kendisi içinde bir rahmettir. (Bu yazının hazırlanmasında Sözler’den faydalanılmıştır.)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.