Mehmet Salih Ünal
Dil Ola…
İnsan, eşrefi mahlukat… Yaratılmışların en şereflisi ve en üstünü. Kur’an-ı Kerim’de “kullarım” övgüsüne layık olmuş, diğer varlıklardan farklı tutulmuştur Ademoğlu.
İnsanı diğer canlılardan ayıran özellikleri de aklı sayesinde düşünebilme özelliği, iradesiyle seçebilme hürriyeti ve bunlarla orantılı olarak kullandığı bambaşka özelliği dil…
Dil, insana lütfedilmiş çok değerli bir hazinedir hakikaten. Aguste Comte göre dil, insanlığın yüzyıllardan beri edindiği ve denendiği gerçek ve hikmetleri saklayan bir hazine iken Alman filozofu Heidegger ise dil hakkında derin manalı, güzel bir söz olarak “ Dil insanın evidir.” der. Bize göre de insanın mayası sevgiyse dilimiz kadimden bugüne insanoğlunun bestelediği en güzel ve en manalı sevgi şiiridir.
Yahya Kemal de dil için “ Bu dil ağzında annenin ak sütü gibidir. ” demiştir. İlim, irfan, inanç, sevgi ve muhabbet, duygu düşünce hazinelerini sedeflerle özene bezene süslenmiş murassa sandığa benzeyen dil bohçasında teslim alırız.
Her milletin dili, çağlar boyunca yaşadığı tarihin âdeta özetidir. Her millet dilini ve kültürünü her çağda yoğurmaktadır. Kendisine yeni bir şeyler katmaktadır. Akan bir nehir misali her yerden bir şeyler toplayarak yoluna devam etmektedir. Bu yüzden milletlerin dili o milletin kültürünü ve yaşadığı tarihinin özeti konumuna gelmiştir.
Dil bu denli değerli bir hazineyken bu hazinenin de güzel kullanımı gerekmez mi? İletişim aracımız olmasıyla birlikte hayatımızın her anında yanı başımızdaki bohçamız olan dilimizi elbette ki hayra kullanmalı; şerre kullanıp heba etmemeliyiz.
Bir dilden çıkan söz yeri gelir bir kalbe dokunur; dostluğu, kardeşliği, sevgi ve saygıyı beraberinde getirir. Ama o dilden çıkan bir söz de vardır ki düşmanlığı, husumeti, kaosu bir anda ortaya çıkarır. Yeri gelince barış, esenlik ve huzur getirmiş olan dil, yeri gelmiş savaşlar çıkarmıştır. Nitekim Anadolu’nun bağrından gelmiş değerli şairimiz Yunus Emre de:
“Söz ola kese savaşı söz ola bitire başı
Söz ola ağılı aşı bal ile yağ ede bir söz”
diyerek de kişinin ağzından çıkan bir sözün önemine vurgu yapmıştır.
Bir söz yediğini zehir ederken bir söz de vardır ki yediğini “yağ ile bal” eder bir insanın.
Bilimsel bir araştırma var bu konuda da zaten. İki kaba konulan suyun birine güzel söz diğerine kötü söz söylenmiş. Her iki kaptan da alınan örnekler incelenmiş. Güzel söz söylenen suyun düzenli kristaller oluşturduğu gözlemlenirken kötü söz işiten suyun kristalleri dağınık ve kırık bir halde oluştuğu gözlemlenmiş. Eşyanın da hissiyatı var tabiatında. Haliyle bir söz nasıl da etkili oluyor ortada.
Gönül okşayarak ve tatlılıkla dile getirilen sözler ikna edilmesi mümkün olmayan en zorlu kişileri dahi istenilen noktaya getirebilmektedir. Gönül okşamak ve gönül alıcı sözler söylemek en zorlu düşmanı bile hizaya getirebilir. Bu yüzden hepimizin bildiği “tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.” Sözünü söylemiş atalarımız.
Gönül okşayalım sözlerimizle, düşmanlığı kaosu, fitne ve fesadı getirmeyelim. Güzel konuşmak, yazmak ve işitmek dururken niye kaba sözleri yazıp, konuşup işitelim ki?...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.