Prof. Dr. Sıtkı Göksu
BİR RÜYA GİBİ GEÇTİ…
“İnsan bir yolcudur. Sabavetten (çocukluktan) gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre, haşirden ebede kadar yolculuğu devam eder.” Hayat yolculuğunun genel güzergâhı böyle olmakla birlikte her insan, ömür ve ecel programına göre dünyadaki güzergâhların tamamını veya bazılarını görmeden kabre girebiliyor.
Gençlik yıllarımda, bu güzergâhları bir bir geçen ve ihtiyarlığının da kemal noktasında bulunan çok vakur ve izzetli bir amcayla yaptığım görüşme, hayatımda âdetâ bir dönüm noktası olmuştur.
Konya’da liseyi bitirdiğim 1977 yılının yaz mevsiminde çarşıdan eve gitmek üzere durakta otobüs beklerken, elinde baston, saçı sakalı ağarmış, kaşları yay gibi bir pir-i fâni durağa geldi. Selamün Aleyküm evlat diyerek selam verdi. Ve aleyküm selam amca dedim ve kendisine yer verdim. Hal hatırdan sonra aramızdaki konuşma şöyle devam etti.
Hangi mahalleye gidiyorsun amca?
Huzur Evine evlat.
Senin evlatların yok mu?
Var evlat, var dedi. Hem de maddi durumları çok iyi.
Dedelerim ve babaannemle sık sık beraber yaşadığımız bir ailenin çocuğu olarak soruyorum:
O halde niçin onlarla kalmıyorsun?
Evlat ben onların sebeb-i vücuduyum. (Onların yaratılmalarına ben sebep oldum) minnetlerini alamam.
Bu cevap beynimde şimşek gibi çaktı. Dertli olduğunu anlayınca konuyu değiştirdim.
Yaş kaç oldu amca?
Evlat dedi. Kuzu dişlerimi çıkardım. Yaşım yüzü aştı.
Meğer yüz yaşından sonra kuzu dişi çıkarmış, ben de o zaman öğrendim. Baktım, o tarihte yaşımı beşe, altıya katlayan birisini karşımda görünce hayretle sordum.
Amca bu kadar seneyi nasıl yaşadın?
O da benim hayretime hayret ederek bana sordu:
Evlat sen hiç rüya görmedin mi?
Gördüm amca, deyince
Sağ elini yukarıya kaldırdı. Sağdan sola doğru havada bir yay çizerken cevap verdi:
BİR RÜYA GİBİ GEÇTİ…
O’nun bu sözü üzerine o yıllarda okuduğum ve ezberlediğim bir vecize aklıma geldi. Kendisinden izin isteyerek tane tane okudum:
“Eyvâh, Aldandık! Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik. O zan sebebiyle bütün bütün zayi ettik. Evet, şu güzerân-ı hayat bir uykudur; BİR RÜYA GİBİ GEÇTİ. Şu temelsiz ömür dahi bir rüzgâr gibi uçar gider.”
Baktım pür dikkat dinledi ve;
Evlat bir daha oku dedi.
Tekrar okudum ve o esnada Huzur Evi otobüsü geldi. Haydi evlat Allah’a emanet ol dedi. Güle güle amca diyerek uğurladım.
(Bu yazı kadim arkadaşım, 38 yıllık dostum, kardeşimden. Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Genel Sekreteri Miktat Bektaş’ın emekliliği, vedası münasebeti ile kaleme aldığı yazının bir kısmıdır. Kendisine ve ailesine hayırlı sıhhatli, uzun ömürler diliyorum.)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.