Prof. Dr. Sıtkı Göksu
Anneler günü Vesilesi ile-Her şey Zıddı ile Bilinir
Muhabbete en lâyık şey muhabbettir; ve düşmanlığa en lâyık sıfat düşmanlıktır. Yani, insanlığın sosyal hayatını temin eden ve saadete sevk eden muhabbet ve sevmek sıfatı, en ziyade sevilmeye ve muhabbete lâyıktır.
Ve insanlığın sosyal hayatını altüst, karmakarışık eden düşmanlık ve garaz, her şeyden ziyade nefrete ve düşmanlığa ve ondan çekilmeye hak etmiş ve çirkin ve zararlı bir sıfattır.
Anneler günü vesilesi ile söyleyecek olursak; şefkatli annenin tavrı da bu zıtlıklar konusunda bize önemli bir ders verir:
Şefkatli valide, çocuğunun dünya hayatı tehlikeye girmemesi, tam aksine istifade ve fayda görmesi için her fedakârlığı nazara alır, onu öyle terbiye eder.
"Oğlum paşa olsun" diye bütün malını verir, hafız mektebinden alır, Avrupa'ya gönderir.
Fakat o çocuğun ebedi hayatı, ahiret hayatı tehlikeye girdiğini düşünmüyor.
Ve dünya hapsinden kurtarmaya çalışıyor; Cehennem hapsine düşmemesini nazara almıyor.
Yaratılıştan gelen şefkatin tam zıddı olarak, o mâsum, günahsız çocuğunun annesine, ahirette şefaatçi olması lâzım gelirken, o çocuğu kendisine davacı ediyor.
O çocuk, "Niçin benim imanımı kuvvetlendirmeden bu mahvolmama sebebiyet verdin?" diye şikayet edecek. Dünyada da, İslam terbiyesini tam almadığı için, annesinin harika şefkatinin hakkına karşı lâyıkıyla mukabele edemez, belki de çok kusur eder. (24. Lem’a’dan)
Şefkat suiistimal edilmemelidir. Hakiki şefkat evlatlarımızın dünyasını ve ahiretini düşünmektir.
“Herşey zıddıyla bilinir.” Bizler insanlar olarak her şeyin mahiyetini, özelliklerini anlamaktan aciziz. Ancak zıttı hatıra gelince anlamamız kolaylaşıyor. Zıtlıklar bizim anlamamızı inkişaf ettiriyor.
Bu kâinatta iyilik-kötülük lezzet-keder ışık-karanlık, sıcaklık-soğukluk, güzellik-çirkinlik, hidayet-sapıklık birbiri içine girmiş. Bunların birbirine karşı gelmesi ve birbiri içine girmesi, pek büyük bir hikmet içindir. Acaba niçin birbiri içine girmişler? Çünkü kötülük olmazsa, hayır bilinmez. Keder olmazsa, lezzet anlaşılmaz. Karanlıksız ışık, ehemmiyeti olmaz. Karanlık ışığa bir hudut çizmektedir. Kayıtsız, engelsiz bir ışık deryasında olan insan etrafını göremeyeceği gibi, karanlık nedir bilmez. Soğukla, sıcaklığın dereceleri ortaya çıkar. Açlık olmazsa yemek yemek lezzet vermez. Cehennem’siz Cennet’in pek çok lezzetleri gizli kalır.
Bunlara kıyasen, her şey bir yönde zıddıyla bilinebilir. Ve bir tek hakikati, sümbül verip çok hakikatlar olur. insanlığın en büyük meselesi Cehennemden kurtulmaktır. Madem bu karışık varlıklar bu dünyadan baki yere akıp gidiyorlar.
Elbette nasıl ki hayır, lezzet, ışık, güzellik, iman gibi şeyler Cennet’e akar. Öyle de kötülük, keder (dert), karanlık, çirkinlik, küfür gibi zararlı maddeler Cehennem’e yağar. Ve bu devamlı çalkanan kainatın selleri o iki havuza (Cennet ve Cehennem) girer, durur.(11. Şua’dan faydalanılmıştır.)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.