Anksiyete nedir?
Merhabalar değerli okurlarım. Hepinize yürekten selam ediyorum. Bugün sizlere, gerçekleştirdiğim psikoterapi seanslarımda sıkça karşılaştığım bir sorun olan "anksiyete"den bahsedeceğim.
Anksiyeteyi diğer bir deyişle "kaygıyı"; bireyin kendi iç dünyasında, metabolizmasında veyahut dış dünyada algıladığı, anlamlandırdığı, mana yüklediği, yorumladığı durumlara karşı geliştirdiği ve nihayetinde maalesef kontrol edemediği sürekli korku hali, endişe hali, gerginlik, titreme, çarpıntı, baş dönmesi, terleme ve sıkıntı hali olarak tanımlayabiliriz. Bütün bu duygu durum hallerini "anksiyete belirtileri" olarak tanımlıyorum.
Bu belirtiler otonom sinir sistemini ilgilendirir ve anksiyetenin bedensel göstergeleridir. Bu belirtileri bir sonraki yazımda biraz daha detaylandırıp kaleme alacağım. Tabi bu anksiyete belirtilerinin altında bazı düşünceler mevcuttur. Bu düşünceler de "tehlikedeyim" veya "bana bir tehdit var" veya "güvende değilim" benzeri düşüncelerdir.
Yaşamın koşuşturmacası içerisindeyken kimi zaman endişe duygusunun oluşması bence gayet normal. Hatta kimi zaman olması da gerekir diye düşünüyorum. Lakin bu endişe duygusunu sık sık ve yoğun bir şekilde yaşayan bireylerin günlük aktiviteleri, rutinleri olumsuz yönde etkilenir.
Anksiyete yaşayan bireyler, korku-panik seviyelerinin iyice yükseldiği kriz durumlarındaymış gibi sanki kötü şeyler olacağı hissine kapılırlar ve bu hissin olağanüstü bir şekilde gerçekleştiğini düşünürler. Bunun devamında durumlarının git gide tehlikeli bir hal aldığını düşünürler ve güvende olmadığına yönelik oldukça yüksek bir inanç geliştirirler.
Bu eğilim ileriki zamanlarda kişide kronik bir rahatsızlığa dönüşebilir. Burada bireyin dikkatli olmasında fayda vardır. Çünkü anksiyete hafife alınacak bir sorun değildir. Hele ki kronik hale gelmişse Esasen anksiyete gündelik hayatta sıkça karşılaşılan bir durumdur. Örneğin kişi evleniyor diyelim. Düğünden önce bu kişi ne giyeceği telaşına düşmez mi?
İnsanların onu gözlemlediklerini düşünmesi onda bir endişe oluşturmaz mı? Yine bir öğrenciyi örnek verirsek; sınava girecek olan öğrenci, sınavdan önce anksiyete yani kaygı yaşamaz mı? Hele ki bu sınav önemli bir sınav ise çok rahat bir şekilde anksiyete yaşanabilir. Dolayısıyla bu örnekler bizlere gösteriyor ki anksiyete günlük hayatta yaşadığımız, hatta sıkça karşılaştığımız bir duygu. Dolayısıyla bu kaygı normal, doğal ve hatta kimi zaman olması gereken bir kaygı.
Düğün geçtikten sonra veya sınav bittikten sonra yaşanan bu endişe-anksiyete sona erer. Ancak bireyin beklediği o önemli olay geçmesine rağmen kaygı hala sürüyorsa işte o zaman anksiyete probleminden bahsetmemiz mümkün.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.