Dalış sırasında bulundu! Profesör, sosyal medyadan 'Bu büyü mü, bilen varsa yazsın' diyerek paylaştı! İslam Alemi'nde Büyü VarmıBüyü Var mı?Büyü Nedir?
Büyü veya sihir, insanların doğaüstü, paranormal veya mistik yöntemlerle doğal dünyayı (olayları, nesneleri, insanları) etkileyebildiğini öne süren uygulamalar ve bunların çevresinde oluşturulan kültürel sistem.
İslam'da büyü
İslam'da büyü yapmak, tıpkı fal bakmak gibi açıkça haram kabul edilir. Bazı Hanefi alimleri büyüye karşı önlem almak gibi sebeplerle ve uygulamamak kaydı ile, tahsilini helal görmüşlerdir.
İslam dünyasında büyü bazen İlm-el Havass adı altında okutulmuş, bazen de salt kişisel menfaatler amacıyla ve insanların aleyhine kullanılan ve adına sihir ve büyü denilen ve kınanan şekliyle kullanılmıştır. Buna göre tanımlar ve lehte ve aleyte sözler de çeşitlilik göstermiştir.
Ahmed b. Mustafa Taşköprüzade'nin Miftâh es-Seâde ve Misbâh es-Siyâde adlı eserinde büyü şu şekilde tanımlanır:
"Büyü, evrensel münasebetleri, yıldızların pozisyonlarını ve bunun dünyevi olaylarla alakasını, yani tabiat alemini hususi bir bakış açısı ile inceleyen ve bu terkibin neticesi, nadir tesirler ve harika sırlar ile bunların kaynağı olan nedenleri araştıran ve ortaya çıkaran bir ilimdir."
Taşköprüzade büyüyü dört çeşide ayırır; Hintlerin ruhların temizlenmesi yöntemi, çeşitli güçlüklere maruz kalınan Nabatilerin yöntemi,
"kainatın ve kevkeplerin ruhanilerinin teshir edilmesi ile ilgili" Yunan yöntemi ve müphem isimlerin, formüllerin, cinler üzerinde etkisi olan meleklerin kullanıldığı İbrani, Kıpti ve Arapların metodu. Kayda değer diğer bir nokta ise kullanılan ve önerilen tılsım sembol ve reçetelerin yüzlerce yıllık geçmişi olması, çoğunun kasti veya kasıtsız aktarım hatalarından ötürü etkisini yitirmesidir.
İslam literatüründe sihir, tılsım, gözbağcılık, rukye, nazar, cifr, ifha, simya, nücum, kehanet, falcılık, düğümcülük kavramları hakkında bilgi verilmektedir. Kur'an'da sihir küfür sayılır (Bakara:102), büyü yapanlar yerilir (Taha: 69, Yunus:77). Bakara suresinde (102) Harut ve Marut kıssası anlatılır. Bunlar iki melek veya insan olup, büyü bilgisi verilmiş, onlar bilgileri insanlara öğretmiş, şeytan ve cinler bu bilgileri alarak kullanınca başlarına azap indirilmiştir. İslam peygamberine düşmanları tarafından büyü yapıldığına ve büyüye karşı Felak ve Nas surelerinin indiğine inanılır.
Müslüman toplumlarda büyüden korunmanın en etkili yolunun Felak ve Nas surelerini okumak olduğuna inanılır. Dini bütün kimselerin büyüden korunduğu da genel bir kabuldür.
Popüler kültürde sık rastlanılan büyü yapma yöntemleri arasında; çeşitli malzemelerden karışımlar hazırlama, büyülü sözcükler söyleme veya hareketler yapma, büyülü yazılar veya semboller çizme, sihirli değnek gibi araçlar kullanma, belirli bir kişiyi sembolize eden kuklalar kullanma, kan veya hayvan yağı kullanma sayılabilir. Büyüler zengin, sağlıklı veya başarılı olmak, birine yardım etmek gibi iyi amaçlarla veya birini cezalandırmak gibi kötü amaçlarla da icra edilebilir.
Büyü ile uğraşan kişiler büyücü ya da sihirbaz olarak tanımlanır. Günümüzde "sihirbazlık" sözcüğü sıklıkla bir sahne sanatı olan "hokkabazlıkla" eşanlamlı kullanılır[1] ve bu alanda kullanımı herhangi bir doğaüstü anlam içermez. Ortaçağda din adamı, mezarcı, şifacı, demirci gibi bazı meslek sahiplerinin ve bedensel ya da ruhsal engeli olanların büyücülükle uğraştığı düşünülürdü. Günümüzde hâlen, bazı engellilerin büyü yapma veya ruh çağırma seansları esnasında doğaüstü güçler tarafından cezalandırıldığı (çarpıldığı) inancına bazı toplumlarda rastlanılır.
İnsanoğlunun büyüye olan inancı antik çağlardan günümüze gitgide azalmıştır. Günümüzde büyünün tüm çeşitleri modern bilim tarafından reddedilir ancak büyüye olan inanca bazı dinlerde ve akımlarda hâlen rastlanılır.
Etimoloji
Büyü (Büy/Büğ/Böğ) kökünden türemiştir. Etkileme, yayılma, örtme, kapatma anlamları bulunur. Büyük kelimesiyle aynı kökten gelir. Böğe (şaman) sözcüğü ile de alakalıdır. Büğü şeklindeki söylenişinin Moğolca Böge (şaman) sözcüğü ile bağlantısı vardır. Macarca büyücüye Büvesz/Büvös denir. Modern toplumda doğuştan gelen önderlik yeteneğine Batı dillerinde Karizma (Büyülenç, Büyüleyim) denmesi, insanların bu kavrama daima duyduğu ilgiyi gösterir.
Büyü ile Edebiyat İlişkisi
Büyücülük, insanoğlunun en eski uğraşlarından birisidir. Bu nedenle büyücülüğün yahut belirli bir takım kâhinlik uygulamalarının, Edebiyatın, bilhassa da şiir sanatının gelişimine muayyen etkilerinin olduğu düşünülmektedir. Özellikle en eski hiciv şiirleri, bir şekilde büyücülükle yahut lanetlemelerle ilişkilidir. Sihir ile şiir arasındaki ilişki, her iki uygulamanın da mevzun sözler aracılığıyla icra ediliyor olmasından ileri gelmektedir. Kâhinlerin büyü yaparken söylemiş olduğu secili sözler, şiir sanatının gelişimine etki etmiş olmalıdır.[2]
Okültizmde büyü
Büyü okültistlere göre psişik tesirlerle yapılabilir. Örneğin manyetizma (canlısal manyetizma) yoluyla yakından ya da düşünce formları yoluyla uzaktan büyü yapılabileceğine inanılır.
Büyü türler
4. yüzyıldan kalma bir vudu bebeği. Bu tür büyüde bebeğe verilen zararların o bebeğin temsil ettiği düşmana da etki edeceğine inanılır.
Büyü, ak büyü ve kara büyü olarak ikiye ayrılır. Ak büyü, iyi niyetle bir canlının iyiliği için yapılan büyüdür. Ruhsal şifacılık veya bencilce bir amaç gütmeyen dualar vb. bu gruba girer. Kara büyü ise, kötü niyetle, nefsani amaçlarla, maddi veya manevi bir çıkar sağlamak üzere yapılan büyüdür. Bir kimseye o kimseye ait herhangi bir nesne (saç kılı vs.) aracılığıyla yapılan büyüye “araçlı büyü”, kukla gibi bir benzerini yapmak yoluyla yapılan büyüye ise “kopyalı büyü” (simulakrum) adı verilir.
Kara büyü yapanların gönderdikleri tesirlerin kendilerine dönerek bizzat kendi üzerlerinde etkili olmaları sonucunda maruz kaldıkları şok, “geri dönüş şoku” olarak adlandırılır. Kara büyü ile uğraşanların başlarına gelenler “geri dönüş şoku” olarak açıklanır. Bu yüzden büyü sanatı çok tehlikeli bir sanattır. Ezoterik ve okült kaynaklara göre, eski inisiyelerin yapabildiği gibi niyetlerini, isteklerini, düşüncelerini ve imajinasyonunu denetleyemeyen insanlar asla bu alanlarda çalışma yapmamalılardır. Çünkü insanın niyeti “iyi niyet” sınırını aşıp nefsaniyet sınırına kaydığı an, çalışma kara büyüye dönüşür ve geri dönüş şoku tehlikesi başlar. Büyücüye okült literatürde majisyen adı verilir.
Sudan'ın güneyinde yaşayan Azandeler büyüyü cadılık ve kâhinlik birlikte doğanın ve toplumun olağan bir parçası olarak görürler. Böylece farklı olgular, her parçası ötekini destekleyen kapalı bir mantık sistemi oluşturur ve hem doğal ve toplumsal düzen için, hem de düzensizlik ve rastlantı için akılcı bir nedensellik sistemi ortaya çıkar.
Ritüel ve doğal büyüler
Tarihçiler ve antropologlar büyüyü yüksek ve alçak büyü olarak ikiye ayırmışlardır.[3] Yüksek büyü ya da diğer adıyla ritüel büyüsü[4] veya seromoni büyüsü, daha karmaşık, uzun, detaylı ve sofistike büyülerdir.[3] Alçak büyü ya da diğer adıyla doğal büyü ise daha çok köylülerle bağdaştırılır ve folklorda görülür. Doğal büyüler[4] konuşmak gibi daha basit ve kısa ritüellere sahiptirler. Alçak büyüler daha çok cadıcılıkla bağdaştırılır[5]. antropolog Susan Greenwood "Rönesanstan beri yüksek büyünün cennetten enerji ve kuvvetler indirmekle alakalı olduğu düşünülmüştür" der[6]. Yüksek büyü genelde kapalı alanlarda yapılırken alçak büyü genelde açık alanlarda yapılır.[6]
Dinlerde büyü
Hristiyanlıkta büyü
Resmi olarak Musevilik ve Hristiyanlıkta büyü yasaklanmış bir uygulamadır. İsa'nın doğumu sırasında gökteki belirtileri yorumlayan üç kâhin hikâyesindeki kişilerin ise Zerdüşti astrologlar veya büyücüler olduğuna inanılmaktadır.
Büyücülük Hristiyan mistisizmiyle birlikte ve aynı nedenlerle gelişti. Kara ve beyaz büyüye olan inanç, kuşkusuz peri, cin, ruh ve gulyabanilere inanılan Hristiyanlık öncesi pagan kırsal kesiminin animizminin mirasıydı.Fakat sistematik büyücülüğün ortaçağ sonlarının ürünü olduğu görülür. Dahası, büyücülükle açık savaşa giren Kilise, sözde büyücü ve kahinlerin arttığı bir histeri ortamı yarattı."Summis Desiderantes" adlı can alıcı önemdeki fetva Kilise'nin resmi karşı saldırısını ifade ediyordu ve 1484 gibi geç bir tarihte VIII. Innocentius tarafından verilmişti. Büyücü avcılarının standart kitabı "Malleus Maleficarum" 1486'da Dominikenler tarafından yayınlandı.Eğer daha önceleri büyücülükle ilgili bir suskunluk varsa, bu artık olamadı. Bundan sonra bütün Hristiyanlık Şeytanın lejyonlarını kötü kadınlara yönelttiğini ve onların da vaftiz edilmemiş çocuk etiyle yağlandıklarını, keçi ve geyiklerin veya süpürgelerin üstünde çıplak uçtuklarını, büyülerini gerçekleştirmek ve cinlerle çiftleşmek için gece sabbatlarına katıldıklarını biliyordu. Kadınlar zayıf, aşağı varlıklar olarak sınıflandırılmışlardı, baştan çıkartmaya direnemezlerdi.Kilise bu tür şeyleri açıkça kabul ettiğinde, büyücülük potansiyeli fazlasıyla arttı. Komşunun ürününü mahvetmek veya düşmanının karısının düşük yapmasını sağlamak için insanlardan büyük paralar alınıyordu. Olgu ile hayal, şarlatanlıkla halüsinasyon arasındaki sınırlar umutsuz bir şekilde kalkmıştı.
VIII. Innocentius " son zamanlarda kulağımıza geliyor ki" diyordu"...
iki cinsten de birçok insan kendilerini şeytanlara "incubi et succubi" terk etmişler ve büyü, sihir, el çabukluğu ve öteki lanetli bağlamalar yoluyla...annelerin rahminden bebekleri kesip alıyorlar...toprağın ürününü, asmanın üzümünü, ağaçların meyvesini lanetliyorlar...Bu kötü büyücüler, ayrıca vaftiz oldukları için kendilerinki de olan inanca küfredip inkar ediyorlar ve... ruhlarını en pis ölümcül tehlikelere düşürecek... İnsanlığın Düşmanı'nı teşvif etmekten geri kalmıyorlar."
Bundan sonra, üç yüz yıl daha, Avrupa'nın çoğu yerinde büyücülük ve büyücü avcılığı salgın haline geldi.
Musevilikte büyü
Halaha kehanet ve herhangi bir falcılığı yasaklar ve Talmud birçok yasaklanmış büyücülüğü listeler. Pratik kabala musevilik tarihinde büyücülkle uğraşan mistik bir yahudi geleneğidir. Kullanıcıları tarafından kabul edilebilir ak büyü olarak görülmekteydi.
Antalya'da öğrencileriyle birlikte dalış yapan Prof. Dr. Mehmet Gökoğlu, bir kız öğrencisinin bulduğu poşetlenmiş bir şişenin içerisinden çıkan ve üzerinde saate benzeyen sembol ile yazıların yer aldığı kağıt parçasını görünce şoke oldu. "Ben bu tür şeylere dokunmamaya çalışırım. Belki de çekindiğim için" diyen Prof. Dr. Gökoğlu, o anları görüntüleyip sosyal medya hesabından paylaşarak "Bu büyü mü, bilen varsa yazsın" dedi.
KAMERAYLA KAYDA ALDI
Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Gökoğlu, öğrencileriyle birlikte, Yavuzözcan Parkı’ndaki Kadın yarığı açığında dalış gerçekleştirdi. Gökoğlu, dalış esnasında bir poşetle özenle sarılmış bir şişeyi fark eden kız öğrencisinin yanına gitti. Şişenin kapağının açılmasıyla içerisinden çıkan kağıdı gören Gökoğlu neye uğradığını şaşırdı. Üzerinde saate benzer bir sembol ve yazıların bulunan kağıdı kayda alan Gökoğlu, o anları sualtı kamerasıyla kayda aldı.
Kaynak: Wikipedi-mynet.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.