Evde Kal! Ama nasıl?

Evde Kal! Ama nasıl?
Evde Kal! Ama nasıl?

Beyzadem ve yanındaki eşi üstünde, elbisesi, kolunda, boynunda pırlantası ile oturduğu Boğaz'daki yalısından Türkiye'ye Evde kal çağrısı yapıyor. Yetmiyor dışarı çıkanları aşağılıyor, küçük görüyor.
Oysa koluna taktığı Louis Vuitton çantası çağrı yaptığı hane halkının bir yıllık asgari ücret ve iaşe parası...!
Koca Profosör, ekonomist, siyasetçi kısaca televizyona çıkan ünvanlı isimlerin hepsi devletten veya kurumlarından aldıkları bol sıfırlı maaşlarla evden çıkmayın diye nutuk çekip, pazara çıkan kendi vatandaşlarını aşağılıyor.
Bunların çoğu limitsiz kredi kartları, internetleri ile ülkenin en büyük marketlerinden sanal alışveriş yapıp ihtiyaçlarını temin ederken, benim Ayşe Teyzem, Mehmet Amcam pazarın sonunu akşamı bekliyor acaba ateş pahası fiatlar düşer mi diye ?
Bunların çoğu sanal alemden oturdukları ultra lüks görkemli saray yavrusu villaları, evleri ile mutfaklarından yemek yapma sanatını görgüsüzce gösterirken, bizim fatma teyzemiz altı kişilik nufusü ile 50 metre karelik gecekondusunda çorbanın suyuna tirit yapıp hep birlikte dalıyorlar.
Berber Hüseyin iki aydır evinde kapalı, dükkan kira, ev kira, öğün üç, ev sahibi kira için kapıda, faturalar yağmur gibi geliyor, evde otur çağrılarını dinliyor, sessizce eşinin ve çocuklarının yüzlerine bakamadan...!
Kahveci garsonu Ahmet iki aydır evinde günlük çalışıp, günlük nafakasını yiyen bir çalışan. Şimdi akrabalarından, devletten, belediyelerden gelecek koli paketleri ile geçinmeye çalışıyor, televizyonda evde kal çağrılarını dinleyerek.
Otogarlar kapalı binlerce değil, onbinlerce otobüs, münibüs garajlarda bağlı. Bunlar gaza bastıkça, kilometre yaptıkça para kazanan emekçiler Türkiye ve Dünya'ya sığmayan bunlar şimdi iki göz odaya sığmaya çalışıyorlar. Evde kal çağrılarını iki aydır dinleye, dinleye.
AVM demek sadece lüks mağaza demek değil...?
Orada çalışan yüzbinlerce tezgahtar, güvenlik görevlisi, temizlikçi var. Burada iş yeri kiralayan ve geleceğini buralara yatıran binlerce gözü kara işletmeci var. Koca AVM'lere sığmayanlar şimdi evlerinde dolar ve euronun iniş, çıkışını takip ediyorlar.
Başta Gastronomonin başkenti denilen Gaziantep'te kapalı olan lokanta, kebapçı, baklavacı esnafı ve burada çalışan on binler hepsi şimdi ekmeğe muhtaç geldi, neredeyse ?
Özel Okullar, Kantinciler, Servisciler, Kırtasiye ve bu sektöre bağlı tüm işveren ve işciler iflas etmek üzere.
Hele Turizm bambaşka bir konu. Aylar öncesinden yapılan ucuz erken rezervasyonlar, alınan paralar, yurt içi ve yurt dışına akan dolar ve eurolar şimdi müşteri haklı olarak bu paraları geri istiyor.Kim nasıl, hangi parayla ödeyecek.

Turizm 2020'de biterse ülkede özellikle Antalya Bölgesi tam bir otel çöplüğüne dönüşür.
Futbol sadece 22 kişinin oynadığı bir oyun değil, o futbol topunun etrafında milyonların para kazandığı, evlerine ekmek götürdüğü bir sektör. O oynanmazsa, evde kazan kaynamaz.
Kısaca Almanya'da önümüzdeki hafta liglerin başlayacağını ilan ederken, hemen hemen tüm Avrupa ülkeleri hızlı olmayıp yavaş yavaş günlük rutinlerine dönmeye çalışırken,
Bizde ;
Eğer bu durum böyle devam ederse belki Coronadan kurtuluruz ama özellikle küçük, büyük demeden tüm esnafı, ekonomiyi kaybettiğimiz gibi insanların psikolojilerini ve ruh hallerini kaybederiz.
Bizim antepte meşhur bir sözdür.
Damdan düşen hasta kendisine yardıma gelenlere, şöyle seslenmiş " Bana damdan düşeni getirin, benim halimden o anlar ".
Kısaca ;
Televizyonda konferans çekenlerin, halkı disipline etmeye çalışanların, aşağılayanların tuzları kuru.
Ya bizim garibanların dükkanları kapalı olduğu halde kıyaslama adı altında otomatiğe bağlanan faturaları ödenmiyor, öteleniyor....!
Tıpkı hayallerinin, endişelerinin, geleceklerinin, umutlarının ötelendiği, ertelendiği gibi...

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.