YSK düzenlemesi: "Seçimler şeffaf olamayacak"
31 Mart'ta yapılacak yerel seçimler öncesi Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerinin görev sürelerinin bir yıl daha uzatılması, YSK'ya yönelik eleştiriler nedeniyle muhalefet cephesi ve hukukçularda soru işaretlerine yol açtı.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) mini bir yasa teklifiyle başkan da dahil olmak üzere YSK üyelerinin Ocak 2019'da dolacak görev sürelerini bir yıl daha uzatan değişikliği Meclis'ten geçirdi. YSK üyelerinden 2019'da görevi sona ereceklerin yerine Ocak 2020'de, 2022'de görevi sona ereceklerin yerine ise 2023'te yenileme seçimi yapılacak.
Muhalefet ve hukuk çevreleri bu düzenlemeyi "Anayasa ihlali" olarak nitelendirip, 31 Mart'ta yapılacak yerel seçimlerin "şeffaf olamayacağını" savunuyor. Hükümet ise 1 Ocak'ta başlayan resmi seçim sürecinde YSK üyelerinin görevde olmasıyla seçimin daha güvenli yapılabileceği görüşünde ısrarlı. İktidar partisi AKP, yasa değişikliğinin askıya alınmasını isteyen muhalefete "Yapılacak en iyi düzenleme yapıldı. Ortada Anayasa ihlali yok. Dere geçilirken at değiştirilmez" yanıtını verdi.
DW Türkçe'ye konuşan Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan, YSK'da başkan ile beş üyenin görev süresini bir yıl uzatan yasa değişikliğinin TBMM'de kabul edilmesinin hukuktaki yerini incelerken, bu değişikliğe sert tepki gösterdi. Sağkan, "Üzerlerinde mühürsüz oy skandalının izini taşıyan üyelerin görev sürelerini uzatmak demokrasiyle ve hukukla bağdaşmaz" diye konuştu.
Sağkan, Anayasa'nın 67'inci maddesinin seçim yasalarında yapılan değişikliklerin bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanamayacağını düzenlediğini hatırlatıyor ve Meclis'te kabul edilen değişiklikle bu maddenin "ihlal" edildiğine dikkat çekti.
"YSK'nın tüm kararlarının geçersiz olması sonucunu doğurur"
Sağkan, "YSK üyeleri seçimi yürütür. Onların görev sürelerini uzatmak seçim yasasında değişiklik kapsamındadır. Bu nedenle yeni düzenleme Anayasa'ya aykırıdır ve 31 Mart'ta uygulanmaması gerekir. Aksi durum, YSK'nın tüm kararlarının geçersiz olması sonucunu doğurur" diye konuştu.
Ankara Baro Başkanı Sağkan, YSK'nın 16 Nisan 2017'de mühürsüz zarf ve oy pusulalarını geçerli saydığını hatırlatırken, "O zaman kanunlara karşı gelindiğini kimse unutmadı" çıkışında bulundu.
Sağkan, "Seçimlere şaibe karışması düşüncesinin önüne geçmek ve sandık sonuçlarının gerçekten milletin iradesini yansıttığına toplumun inanmasını sağlamak siyasetçilerin görevi ve demokrasilerin gereğidir. Üzerlerinde mühürsüz oy skandalının izini taşıyan YSK üyelerinin görev sürelerini uzatmanın bu durumun tam tersine hizmet ettiği açıktır" dedi.
Yargıçlar Sendikası YARSAV'ın eski başkanlarından Ömer Faruk Eminağaoğlu da, Baro Başkanı Sağkan'ın çıkışlarını, eleştirilerini yerinde görenlerden. Hatta Eminağaoğlu YSK, Danıştay ve Yargıtay'a başvurarak görev süresi dolan üyelerin yerine seçim yapılmasını istedi.
"Seçiminin şeffaf bir ortamda yapılacağını söylemenin imkanı kalmadı"
"31 Mart öncesi YSK üyelerinin görev süresini uzatmak tam anlamıyla Anayasa'nın yerle bir edilmesidir. 31 Mart seçiminin şeffaf bir ortamda yapılacağını söylemenin imkanı kalmamıştır" diyen Eminağaoğlu'nun yaptığı başvuruya muhalefet de destek veriyor.
Eminağaoğlu, DW Türkçe'ye "Toplum ciddi bir demokrasi sınavından geçiyor. Muhalefet bu konudaki ortak duruşunu sonuna kadar sürdürürse iktidarın geri adım atması kaçınılmaz olacaktır. Çünkü geldiğimiz noktada hukuksuzluk, Türk demokrasisini kalbinden yaralamıştır" diye konuştu.
Muhalefet: AKP, YSK üyeleriyle anlaşma yaptı
Cumhuriyet Halk Partisi'nden (CHP) Özgür Özel "İktidar partisine teslim olmuş bir YSK ile karşı karşıyayız" derken, YSK'nın bugünkü yapısıyla tamamen iktidarın direktifleri doğrultusunda hareket ettiğini öne sürdü.
Özel, "16 Nisan referandumuna mühürsüz seçim kararı damgası vuran YSK üyelerinin görev süresi uzatıldı. Bu yüzden Türkiye'de seçimlerin dürüst, adil, şeffaf ve eşit koşullarda yapılacağına dair endişelerimiz daha da arttı. İktidar, bu yasa değişikliğini yürürlüğe koymaktan vazgeçmelidir" çıkışında bulunuyor.
İYİParti'li Lütfi Türkkan, YSK'nın 31 Mart öncesi aldığı nerdeyse tüm kararların, YSK'ya ilişkin yapılan düzenlemelerin tamamen "hukuksuz" olduğunu öne sürdü. DW Türkçe'ye "Biz elbette ki kabullenmeyeceğiz. AKP, seçimde milletin oyuna güvenemeyeceğini açıkça ilan etmiştir. Oyları garantilemek için de YSK üyeleriyle anlaşmıştır" diyen Türkkan, kamuoyuna bu durumu açıkça anlatacak bir seçim propagandası yapacaklarını belirtti.
HDP'li Ömer Faruk Gergerlioğlu da "Neresinden tutarsanız tutun devlet; elinizde kalıyor" derken, muhalefetin YSK düzenlemeleri konusunda birlikte hareket etmesinin "hukuksuzluğa karşı çıkış" anlamında önemli olduğunu vurguladı. Gergerlioğlu, "Türkiye'de yeni bir trend var. O da Anayasa ihlali, hukuksuzluk. Muhalefet olarak çıkabildiğimiz kadar bu duruma karşı çıkacağız" diyor.
YSK'nın 31 Mart öncesi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı seçim yasaklarından muaf tuttuğunu da hatırlatan muhalefet temsilcileri, "Şimdi kim çıkıp da YSK'nın şeffaf olduğunu söyleyebilir" görüşünde de birleşiyor.
"Anayasa ihlali" başka kararlar da var
YSK'nın üye yapısıyla ilgili karar kadar, YSK'nın aldığı kararlara da tepkiler büyüyor. Bu kararlardan birisi de cezaevlerindeki tutukluları ilgilendiriyor. CHP'nin YSK'daki temsilcisi Hadimi Yakupoğlu 2004, 2009 ve 2014 yerel seçiminde tutuklular için uygulanan kararın 31 Mart'ta uygulanmayacağına dikkat çekti.
Bugüne kadar tutuklular ile taksirli suçlardan hükümlülerin ceza ve tutukevlerinin bulunduğu seçim çevresinde oy kullanabildiğini hatırlatan Yakupoğlu, şimdi ise kullanamayacaklarına dikkat çekti. Yakupoğlu, "Ankara seçmeni bir tutuklu Silivri Cezaevi'ndeyse, İstanbul ya da diğer illerin seçmeni bir tutuklu Ankara Sincan Cezaevi'ndeyse bulunduğu seçim çevresi için oy kullanamayacak. Tutuklular, kayıtlı bulundukları seçim çevresine nakillerini isterlerse savcılık ne yapacak? Oy kullanma haklarının YSK ile kaldırıldığını, kısıtlandığını söyleyebilecek mi" diye soruyor. Yakupoğlu, DW Türkçe'ye "YSK, seçme hakkını kısıtlayan ilk kurul olarak da tarihe geçmiştir" diye konuştu.
Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan da, YSK'nın bu kararını "Anayasa ihlali" olarak nitelendiriyor. Sağkan, "Taksirli suçlardan hüküm giyenler ile tutuklu seçmenlerin, kayıtlı oldukları adres ile bulundukları ceza infaz kurumunun farklı olması halinde hiçbir seçim türü için oy kullanamayacakları anlamına gelen bu karar derhal kaldırılmalıdır. Çünkü bu karar, anayasada güvence altına alınmış seçme hakkına müdahaledir" eleştirisi getiriyor.
YSK'nın bu kararından 385 cezaevindeki 259 bin tutuklu ve hükümlünün etkileneceği tahmin ediliyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.