Antep Canavarı Palaz Bursa cezaevine gittiği gün, boğazına kadar gelen dışkı dolu bir kanalizasyona kapatıldı, üç arkadaşını kaybetti ve tek bir kişiden yardım gördü: Büyük şair Nâzım Hikmet…
NAZIM VE PALAZ'IN İYİLİĞE VEFASI
Getirdiği suyla temizlenmesine yardımcı olan ve sigarasını paylaşan Nâzım Hikmet’le ilk diyaloglarını şöyle aktarmıştı Abdullah Palaz:
Getirdiği suyla temizlenmesine yardımcı olan ve sigarasını paylaşan Nâzım Hikmet’le ilk diyaloglarını şöyle aktarmıştı Abdullah Palaz:
“Abi” dedim, “Senin suçun ne? Niye yatarsın burada?”
“Benim suçum kalemimdir. Şiirlerimdir. İnsanları sevmemdir. Memleketimi de çok severim.”
“Peki abi, biz yazmasını bilmeyiz ama biz de insanları severiz. İnsanlara kötülük gelmesin diye bunca işler yaptık. Haksızlığa tahammül etmeyiz, haksızlığa uğrayanın yanında oluruz. Benim atalarım da bu memleket için savaşmıştır. Cenk etmiştir. O zaman bizim bunlardan da suçumuz olması mı gerekir?”
“Yok, sizin bunlardan suçunuz olmaz. Size bundan bir şey demezler, bize derler. Bu yüzden de bana ceza verirler.”
“Neden?”
“Çünkü bana bunlardan dolayı komünist diyorlar.”
“Komünist ne demek ağam?”
“İşte bu anlattıklarım, yazdıklarım, düşüncelerim komünistlik oluyor.”
Ben bu 'komünist' sözünü yeni duyuyordum. Güldüm. “O zaman demek ki, ben de komünistim de haberim yokmuş” dedim. Bu kez de o dev gibi adam güldü:
“Yok, olmaz öyle şey. Çünkü sen haksızlıkların üzerine silahla gidiyorsun. İnsan sevgini, haksızlık yapanı öldürerek göstermek istiyorsun. Ben bu işi kalemimle yapıyorum. Kalemimle anlatıyorum. Senin silahın patladığı yerde kalır. Benim kalemim ise bu haksızlıkları anlatarak, bir gün bu düzeni patlatır, anladın mı?”
Hiçbir şey anlamamıştım. Ama bu dev gibi, yiğit adamı çok sevmiştim.
HABER DEVAM EDİYOR
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.