Çay poşetlerinin, çay yapraklarının lezzetiyle birlikte mikroplastikler de salabileceği endişesi uzun süredir gündemde. Yeni yapılan araştırmalar, polimer bazlı çay poşetlerinin tüketicilerin vücuduna ve çevreye mikro ve nanoplastik partikülleri salabileceğini gösterdi.
Ancak, çalışma sonuçları küçük bir örneklemde bile tüm çay poşetlerinin aynı olmadığını ortaya koydu. Rahatlatıcı bir bardak çayınızı kenara bırakmanıza gerek yok, ancak sonuçlar çay demleme yöntemlerinizi gözden geçirmenizi gerektirebilir.
Beş yıl önce yapılan bir çalışma, çay poşetlerinin neredeyse kaynar suya daldırıldığında milyarlarca plastik partikül saldığını ve boş olduklarında bile bu partiküllerin suya geçtiğini göstermişti.
Araştırmacılar, mikroplastiklere maruz kalan su kirpiklerinin bazı anatomik ve davranışsal anormallikler geliştirdiğini bulmuşlardı. O zamandan beri çevredeki mikroplastiklere yönelik endişeler artmış olsa da, bu partiküllerin insan sağlığı üzerindeki etkileri halen tartışılmaktadır.
Şimdi, İspanyol-Alman işbirliğiyle yürütülen bir çalışma, ticari olarak temin edilebilen üç farklı çay poşeti türünü (nylon-6, polipropilen ve selüloz biyobazlı polimer) test etti. 300 poşet, 600 ml 95°C (203°F) suda demlendiğinde, polipropilen poşetlerin mililitre başına 1,2 milyar partikül saldığı, selüloz poşetlerin ise mililitre başına 135 milyon partikül saldığı bulundu. Nylon-6 poşetler ise mililitre başına 8,18 milyon partikül salmıştı.
Çalışmada, araştırmacılar çay poşetlerinin vücuttaki etkilerini anlamak için insan bağırsaklarından türetilmiş mukoza üreten hücrelerin bu partikülleri 24 saat boyunca kültürde alıp almadığını test ettiler.
Sonuç olarak, partiküllerin hücrelere zarar vermediği veya ekstra reaktif oksijen türleri üretmediği gözlendi, ancak tüm üç tür partikül hücre çekirdekleriyle etkileşime girdi.
Önceki çalışmaların çoğu, tespit edilen partiküllerin türünü belirleyememişti. Bu ekip, altı farklı yöntem kullanarak bu boşluğu doldurdu. Dr. Alba García-Rodríguez, Barcelona Otonom Üniversitesi'nden çalışmanın ortak yazarı, "Bu kirlilikleri keskin tekniklerle karakterize etmeyi başardık, bu da insan sağlığı üzerindeki olası etkilerini araştırmada çok önemli bir araçtır," dedi.
Çay içenlerin bu çalışmadan en büyük endişesi, plastik partiküllerin sindirim sistemlerine ne yaptığı olabilir. Ancak, poşetlerin atılması da bir sorun olabilir. Poşetler, toprağa bakır kadar küçük parçacıklara ayrılırsa biyolojik olarak bozunsa da, çevreye potansiyel olarak zararlı olabileceği anlamına gelir.
Daha alakalı bir test, poşetlerin kompostlanabilir olup olmadığıdır, ancak çoğu durumda bunun doğruluğunu üreticinin sözünden başka bir kanıt yoktur.
Bu bulgular korkutucu olsa da, birçok çalışma yeşil çay tüketiminin (ölçülü olarak) olumlu sağlık etkileri olduğunu ve bunların hepsinin çay endüstrisi tarafından finanse edilmediğini hatırlamakta fayda var.
Bugün yayınlanan, kahve, çay ve baş-boyun kanserleri arasındaki ilişkiyi inceleyen 14 çalışmanın meta analizi, kanser türüne ve çay tüketim oranına bağlı olarak karışık sonuçlar ortaya koydu. Bununla birlikte, çay içmenin üst vücutta mikroplastik kaynaklı kanserler için bir salgın yarattığına dair hiçbir kanıt bulunmadı.
Çay poşetlerinin vücudun başka yerlerinde kanser oluşturduğuna dair epidemiyolojik kanıtlar da benzer şekilde eksiktir.
Bu çalışmalar nadiren poşet kullananlarla gevşek yapraklı çay içenleri ayırt ederken, poşetlerin ne yapıldığı da dikkate alınmamıştır.
Ancak, büyük bir çay içicisi kitlesi muhtemelen uzun süredir mikro- ve nanoplastiklere maruz kalmaktadır, bu nedenle poşetlerin olumsuz sonuçları çok büyük olsaydı, bu etkiler ortaya çıkmış olmalıdır.