Tarih kokan sofralardan serseri gezen meydanlara doluştuk.
Sandık ki biz bu topraklarda bakiyiz, yanıldık.
Almadığımız misaller ve anlamadığımız meseller hala buradadır.
Mühim olandan kopup bize dayatılan ve bizim icadımız olan rüyalar alemine daldık. Derhal dönmemiz gereken gayelerimizi döndürdük, uymamız gerekenleri kendimize uydurduk. Minareyi çalmayı aklımıza koyduğumuzda kılıfı çoktan hazırdı.
Kul hakkı yerken kendi hakkımızın yenildiğine ve adaletin bu olduğuna inandırıldık. Esasen bize adalet diye söyleneni biz dalalete dönüştürdük. Allah’ın baki sözlerinde bize emirler sıralanırken verdiği kesin buyruklarındandır adalet, hiçbir koşula ve niyete bağlı olmayan adalet. Hakeza adalet buncadır, gönülleri okuyanca anlaşılsın diye.
Allah’ın şaşmayan adaleti onun dahi sözlerinin bağıdır. Hakk Teala, yemin ederken göğe, yörüngeye ve denize bunların teminatını, kendinden olan adalete makbul eyledi ve dahi zatı şahanesini hakkın ve adaletin tarafı olarak neşretti.
Sandık ki namaz ve niyazla cennet kazanılır, sandırıldık ki kurbanın irisi rıza için kafidir ve ne yazık ki kandırıldık. Bir namaz kılıp iki Müslüman’ın arasını defalarca bulan Efendimiz Hazretlerimizin mirasını, fiili sünnetlere hapsettik. Kul hakkının adalette yeri olmaması gerektiğini temenni ettik. Getirdiğimiz suyun, yaptığımız pisliği temizlemeye yetmez hale gelmesine sebep olduk. Bu böyle kaldı.
Adaletle intikamı karıştırdık, vicdanı nefse mağlup ettirdik. Müstahak dediğimiz şeyin nereden kaynaklanması gerektiği bahsinde yanılgıya düştük. Göze göz dişe diş adaletinin karşı taraf zarar aldığı için uygular ve can yandığı için can yakar hale geldik. Hülasa testiyi kıran kızı testiyi kırdığı için dövdük.
Adaleti hümanistleştirelim dedik, bakış açımızı genişletelim dedik ama hangi açıdan baktığımızdan bihaberdik. Adaletin terakkiye ihtiyaç duymadığını bilmedik. Noksanlıkları düzeltelim, her gün yeni vahşetle karşılaşıyoruz dedik ama vahşetlerin insan ruhundaki noksanlıklardan geldiğini düşünemedik.
Yeni kanunlar yerine yeni sistemler icat etmeliyken gaflete düştük. Dahasıysa “Bunları biz ürettik yenisini siz gençler üretmeli en azından sizden beklenilen budur.” diyerek gençleri küçümsediler, yetmedi kendilerinin düştüğü hataya ve hatta belki hıyanete bizim de istisnasız ve taassup halinde düşmemizi istediler.
Adaleti sınıflarla ve sınırlarla böldüler, tanımını yapmaya çalıştılar, bizse bunlara kulp olduk. Dene ki; adaletin tanımı nedir, içi nasıl dolar, söylenmesi gereken sözün hasılası var mıdır? El-cevap: Adaletsiz bir ortamda bile, ekmeğini ikiye bölüp paylaşmaktır.