Mütevatir [yalanda birleşmeleri mümkün olmayan toplulukların Peygamber Efendimizden (a.s.m.) aktardığı hadis] bir surette nakledilen hanînü'l-ciz'-kuru hurma direğinin inlemesi mucizesidir. Evet, Mescid-i Şerif-i Nebevîde, kuru direğin büyük bir cemaat içinde, geçici olarak Peygamber Efendimizin (a.s.m.) ayrılığından ağlamasıdır. Evet, Mescid-i Şerifte, hurma ağacından olan kuru direk, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm hutbe okurken ona dayanıyordu. Sonra minber-i şerif yapıldığı vakit, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm minbere çıkıp hutbeye başladı. Okurken, direk deve gibi enin edip ağladı; bütün cemaat işitti. Tâ ki Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm yanına geldi, elini üstüne koydu, onunla konuştu, teselli verdi, sonra durdu. Şu mucize-i Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm, pek çok tariklerle, tevatür derecesinde nakledilmiştir.
Evet, kuru hurma direğinin inlemesi mucizesi çok münteşir ve meşhur ve hakikî mütevatirdir. Sahabelerin bir cemaat-i âlisinden on beş yolla gelip, Tâbiînin yüzer imamları o mucizeyi, o tariklerle, arkadaki asırlara haber vermişler. Sahabelerin meşhur alimleri ve hadis rivayetinin önde gelenleri gibi, her biri bir tarikin başında, aynı mucizeyi ümmete haber vermişler. Başta Buharî, Müslim, sahih hadis kitapları, arkalarındaki asırlara o mütevatir büyük mucizeyi tarikleriyle haber vermişler.
Malûmdur ki, yedi sekiz urgan toplansa, kuvvetli bir halat olur. Binaenaleyh, şu en meşhur sıddıkîn-i Sahabeden böyle birçok tariklerle ihbar edilen şu ağaçla ilgili olan mucize, elbette tevatür-ü mânevî kuvvetindedir, belki tevatür-ü hakikîdir. Zaten Sahabeden sonra Tâbiînin eline geçtiği vakit, tevatür suretini alır. Hususan Buharî, Müslim, İbni Hibban, Tirmizî gibi kütüb-ü sahiha, tâ zaman-ı Sahabeye kadar, o yolu o kadar sağlam yapmışlar ve tutmuşlar ki, meselâ Buharî'de görmek, aynı Sahabeden işitmek gibidir.
İşte, Hazret-i Câbir tarikinde der ki: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm hutbe okurken, Mescid-i Şerifte hanînü'l-ciz' denilen kuru direğe dayanıp okurdu. Minber-i şerif yapıldıktan sonra, minbere geçtiği vakit, direk tahammül edemeyerek, hamile deve gibi ses verip inleyerek ağladı. Hazret-i Enes, tarikinde der ki: Camus-manda gibi ağladı, mescidi lerzeye- titremeye getirdi. Sehl ibni Sa'd, tarikinde der: Hem onun ağlaması üzerine, halklarda ağlamak çoğaldı. Hazret-i Übeyy ibni'l-Kâ'b, tarikinde diyor: Hem öyle ağladı ki, inşikak etti.
Diğer bir tarikte, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etti: Yani, "Onun mevkiinde okunan zikir ve hutbedeki ilahi zikrin ayrılığındandır ağlaması." Diğer bir tarikte, ferman etmiş: "Ben onu kucaklayıp teselli vermeseydim, Resulullahın ayrılmasından kıyamete kadar böyle ağlaması devam edecekti." Hazret-i Büreyde, tarikinde der ki: Ciz' ağladıktan sonra, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm elini üstüne koyup ferman etti:
"İstersen seni eski yerine nakledeyim. Orada kök salar, büyüyüp gelişirsin, yaprakların tazelenir ve defalarca meyve verirsin. Eğer Cenneti istersen seni Cennette dikeyim; orada meyvelerinden Allah'ın sevgili kulları yer." Sonra o ciz'i-kuru hurma direğini, dinledi. Ne söylüyor? Ciz' söyledi; arkadaki adamlar da işitti: "Cennette beni dik ki, benim meyvelerimden, Cenâb-ı Hakkın sevgili kulları yesin. Hem bir mekân ki, orada beka bulup, çürümek yoktur." Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etti: “Öyle yaptım.” Sonra ferman etti: “Baki olan ahireti fani dünyaya tercih etti.” İlm-i kelâmın büyük imamlarından meşhur Ebu İshak-ı İsferânî naklediyor ki: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm direğin yanına gitmedi. Belki direk onun emriyle onun yanına geldi. Sonra emretti, yerine döndü. Hazret-i Übeyy ibni Kâ'b der ki: Şu harika hadiseden sonra Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm emretti ki, "Direk minberin altına konulsun." Minberin altına konuldu-tâ Mescid-i Şerifin tamiri için yıkılıncaya kadar. O vakit Hazret-i Übeyy ibni Kâ'b yanına aldı; çürüyünceye kadar muhafaza edildi. Meşhur Hasan-ı Basrî, şu mucize olan hadiseyi talebelerine ders verdiği vakit ağlardı ve derdi ki: "Ağaç, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma arzu ve şiddetli istek gösteriyor. Sizler daha ziyade iştiyaka, meyle layıksınız."Biz de deriz ki: Evet, hem ona iştiyak ve meyil ve muhabbet, onun sünnet-i seniyyesine ve islamiyetine uyma iledir.