1960 Darbesi, haklılığı veyahut haksızlığı bir yana demokrasi tarihimiz için bir yüz karası olaydır. Demokratlığını her şartta savunan bir devlet, toplum ve ordu sözde demokrasi uğruna kendi ülkesinin başbakanını asmış, cumhurbaşkanını yargılamış ve şayet cumhurbaşkanı muazzam saygınlığa sahip olmasaydı o da asılmış olacaktır.
Peki kim bu cumhurbaşkanı? Elbette ki cumhuriyet tarihinin en büyük isimlerinden birisi olan Celal Bayar’dır. Duruşu, iktisatçı kimliği ve vatanperverliğiyle anlaşılması gayet güç olan bu şahıs siyasi hayatına İttihat ve Terakki Cemiyetinde başlayacak ve ölene kadar da bu cemiyete bağlı kalacaktır. Gerek Yassıada Yargılamaları esnasında gerek hapsedildiği dönemde gerekse inzivaya çekildiği zamanlarda kendisi kimseden korkmadan, İttihatçılığın bir ruh olduğunu ispatlarcasına “Benim yegane partim İttihat ve Terakki’dir.” diye bağıracaktır.
Öyle ya kendisi sonradan yakın arkadaşı olan Talat Paşa’nın eşi Hayriye Talat Bafralı’ya hitap ederken “ekselansları, haşmetlim, müsaade buyurursanız” diyecek ve saygısını belli edecektir. Buna “Siz eski cumhurbaşkanısınız, kimse karşısında bu kadar saygılı olmak zorunda değilsiniz.” diyerek tepki gösterenlere ise “O benim parti şefimin refikasıdır, ona saygı göstermek boynumun borcudur.” diyecektir.
Kendisi Atatürk’ün son başbakanı ve ekonomi konusundaki en güvendiği insanlardandır. Celal Bayar İş Bankasının kurulması sırasında kilit bir görev üstlenecek, Atatürk’ün şahsi parasını banka vasıtasıyla idare edecektir. Şahsi görüşüm cumhuriyet tarihinin Atatürk sonrası döneminde ulusal kesim liderliğini İsmet İnönü sürdürürken yeni ortaya çıkan Amerikancı ve Piyasacı kesimin ebedi önderliğini de Celal Bayar üstlenmiştir.
Bugün tüm sağ cenah hala Demokrat Parti’ye uygulanan zulmün ekmeğini yerken ve bunun acısını ve bastırılmış travmasını atlatamamışken Celal Bayar’ın, Adnan Menderes’in ve diğer Demokrat Partililerin avukatlığını yapan isimlerden birisi bugün merkez sağın yaşayan en eski ve en ağır toplarından Hüsamettin Cindoruk’tur.
Kendisi Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olup bugün var olan sağ siyasal yönelimdeki herkesin saygıyla yaklaştığı ismini zikrederken vefa gösterdiği birisidir.
Demokrat Parti’nin kapatılması sonucu Süleyman Demirel ile birlikte kader arkadaşlığı yapan Hüsamettin Cindoruk hayatı boyunca merkez sağ partilerde görev alacak, Demirel’en en has adamı ve arkadaşı olacaktır.
Piyasacılığı, Atatürk’e bağlılığı ve liberal dünyaya olan düşkünlüğüyle Türk Siyasetinin en karakterli şahıslarından olan Cindoruk hesap vermekten asla gocunmamış, liberal demokrasiyi sadece piyasacılık olarak değil tüm hak ve özgürlükleriyle özümsemiş birisidir.
Şeffaflık, çoğulculuk, liyakat ve kamu bilinci ilkelerine bağlı olan Cindoruk, Celal Bayar’ın eski kuşak sağcılara önderlik etmesi gibi modern seküler sağcılara idol olmaktadır. Öyle ki; Celal Bayar Atatürk sonrası dönemde muhalif görüş olarak kabul edilebilecek gençleri kollamış ve onlara yol göstermiştir. Celal Bayar; Cumhuriyet’in bir türlü hakkındaki düşüncülerini netleştiremediği İttihatçılıkla övünürken Hüsamettin Cindoruk da bugün hala tartıştığımız 1960 Darbesinin yaptırımlarına maruz kalmış, oradaki kabine üyelerinin avukatlığını yapmış ve hayatı boyunca da bununla övünmüştür.
60 sonrası dönemde nasıl sağ siyasetin onursal zirvesi Bayar’sa 2010 sonrası sağ siyasetinin onursal zirvesi, belki icazet noktası belki de sağ seçmene göz kırpmak isteyen merkez cenah adaylarının ziyaret mevkii de Cindoruk’un evidir.
Hülasa; Cindoruk bugün dahi üstüne konuşmamız ve imrenerek incelememiz gereken, Türkiye’nin çok partili yaşamının tamamına tanıklık eden ve bu süreçte merkezi roller üstlenen saygı duyulası bir şahsiyettir.