Ne zaman iktisad yapmış oluyoruz? Ne zaman cimri olmuş oluyoruz? Aşağıdaki sahabenin yaşanmış hadisesi bize yol gösteriyor. Ve o hadiseden çıkarılmış düstur, prensip olayın çerçevesini çiziyor. "Hayırda ve ihsanda israf olmadığı gibi, israfta da hiçbir hayır yoktur."
İktisad ve cimriliğin çok farkı var. Tevâzu (alçak gönüllülük), nasılki kötü ahlâktan olan alçalmaktan manen ayrı ve görünüşte benzer bir övülmüş ve methedilmiş özelliktir. Ve vakar (ağırbaşlılık), nasıl ki kötü huylardan olan büyüklenmeden manen ayrı ve görünüşte benzer bir övülmüş ve methedilmiş özelliktir. Öyle de:
Peygamberimizin yüce ahlakından ve belki kâinattaki ilahi hikmetli düzenin sebeplerinden olan iktisad ise, yoksulluk ve cimrilik ve aç gözlülüğün ve hırsın bir karışımı olan hısset (cimrilik) ile hiç münasebeti yok. Yalnız, görünüşte bir benzeyiş var. Bu hakikati destekleyen bir olay, yaşanmış bir kıssa:
Sahabenin meşhur yedi Abdullahlarından biri Abdullah İbn-i Ömer Hazretleridir. Peygamberimizin Halifesi olan Fâruk-u Âzam Hazret-i Ömer'in (R.A.) en mühim ve büyük oğludur. Ve sahabe âlimlerinin içinde en seçkinlerindendir.
Bu mübarek zat çarşı içinde, alış-verişte, kırk paralık (bir kuruşluk) bir meseleden, iktisad için ve ticaretin kaynağı olan emniyet ve istikameti muhafaza için şiddetli münakaşa etmiş.
ir sahabe ona bakmış. Yeryüzünün şan ve şeref sahibi olan halife Hazret-i Ömer'in oğlunun kırk para için münakaşasını acayip bir cimrilik olduğunu vehmederek o imamın arkasına düşüp, hallerini anlamak ister.
Baktı ki Hazret-i Abdullah mübarek evine girdi. Kapıda bir fakir adam gördü. Bir parça eğlendi; ayrıldı, gitti. Sonra evinin ikinci kapısından çıktı, diğer bir fakiri orada da gördü. Onun yanında da bir parça eğlendi; ayrıldı, gitti.
Uzaktan bakan o sahabe merak etti.
Gitti o fakirlere sordu: "İmam sizin yanınızda durdu, ne yaptı?" Her birisi dedi: "Bana bir altın verdi." O sahabe dedi: "Fesübhânallah! Çarşı içinde kırk para için böyle münakaşa etsin de, sonra hanesinde iki yüz kuruşu kimseye sezdirmeden tam bir nefis rızası ile versin!" diye düşündü, gitti,
Hazret-i Abdullah İbn-i Ömer'i gördü. Dedi: "Ya İmam! Bu müşkilimi (problemimi) hallet. Sen çarşıda böyle yaptın, evinde de şöyle yapmışsın."
Ona cevaben dedi ki: "Çarşıdaki vaziyet iktisaddan ve aklın kemâlinen ve alış-verişin esası ve ruhu olan emniyetin, doğruluğun muhafazasından gelmiş bir hâaldir; cimrilik değildir. Hanemdeki vaziyet, kalbin şefkatinden ve ruhun kemâlinden gelmiş bir haldir. Ne o cimriliktir ve ne de bu israftır."
İmam-ı Azam, bu sırra işaret olarak: "Hayırda ve ihsanda (fakat hak etmiş olanlara) israf olmadığı gibi, israfta da hiçbir hayır yoktur." demiş. (19.Lem’adan faydalanılmıştır.)