Hadiseler ve Duygusallık

Biz başımıza gelen hadiselerde akıl, kalp ve ruhumuzla karar vermeliyiz. Sadece hisler, duygular ile kara verilirse eksik iş yapılmış olur. Diğer duygular, askerler saf dışı bırakılmış olur.

İnsan yalnız bir kalpten ibaret değildir. İnsanın akıl, ruh, sır, nefis gibi, pek çok vazifeli latif duyguları ve hasseleri (duyguları) vardır. Kâmil insan (Güzel huy, ahlak ve yüksek fazilet sahibi olan kimse)  kimdir? Bütün o latif duyguları (akıl, ruh, sır, nefis gibi), kendilerine mahsus ayrı ayrı kulluk yolunda hakikat yönüne sevk etsin. Sahabe gibi geniş bir dairede, zengin bir surette, kalp bir kumandan gibi, latif duygular askerleriyle kahramanca maksada yürüsün. Yoksa, kalp, yalnız kendini kurtarmak için askerini bırakıp tek başıyla gitmek, iftihara medar, vasıta değil, belki çaresizliğin sonucudur. (Sözler’den)

İncir çekirdeğini doldurmayacak basit hadiselerle aşırı meşgul olmak insanların hem kendilerinin ve hem de çevresindekilerin huzurunu bozuyor.Malayaniyle, boş şeylerle meşgul olmak asıl maksadı geri bırakıyor. Yani asıl hedef amaç daha geride, ikinci derecede kalıyor. Her zaman en ehemmiyetli ve en lüzumlu işler öne alınacaktır.

Yapılacak işlerde Muhakkak faydalı olma, vehmedilen zararlara feda edilmez. (Mektubat’tan)

Her türlü sıkıntılı olunan, istenmeyen, anlaşmazlık durumlarında haklı olmak mı yoksa mutlu olmak mı önemli mutlaka nazara alınmalıdır.

Ayrıca problem olan durumun bir sene sonra bir anlamı olacak mı? Nazara alınmalıdır. Bu kurallar özellikle beraber geçirilen, toplu yaşanılan bayramlar gibi sevinç günlerinde göz ardı edilmemelidir.

İnsan bekar iken tam hürdür. Evlendikten sonra yarı hürdür. Hürriyetinin yarısı olarak eşi ile her konuda meşveret etmelidir.

Eğer bir anlaşmazlık varsa insaf düsturu ile, hakkı bulmak için konunun uzmanlarına danışılarak hakkedilmelidir. Yoksa dediğim dedik çaldığım düdük anlayışı sıkıntıları çözmez.

Maddi manevi yangına körükle gitmemelidir.

İnsan problemlerde avukat gibi kendini savunmamalıdır. Haktan ve hukuktan yana olmalı kendinsin zararına da olsa hakkı kabul edebilecek bir olgunlukta olmalıdır.

Aile içi geçimsizliklerde erkek eşi-çocukları ve bunun karşısında anne-babası ve ailesi hakkında hüküm verirken adil davranmalıdır. Özellikle anne babalarının arzuları pek önemlidir. Eğer kolaylıkla arzularını yerine getirmek mümkünse yapılmalıdır. Bu kendi eşini ve çocuklarını ihmal etme anlamına gelmez.

Kur’an’dan dersini alanların kalbi, aklı, ruhu böyle aşağı, zararlı, alçak şeylere inmez. Fakat herkeste nefs-i emmâre bulunur. Bazı da nefsi hisler damarlara ilişir, bir derece hükmünü kalp, akıl ve ruhun aksine olarak yerine getirir. Bizim kalp ve ruh ve aklınız istikameti düşünür. Fakat nefis ve nefsin isteği ve his ve vehim aldatıp bizi yoldan çıkarabilir. Nefis ve nefsin isteği ve his ve vehim ile hareket etmek istikametli düşünmeyi zorlaştırıyor.

İki dünyada mutlu olmanın yolu başkalarını üzmemektir. “Ben üzüp de mutlu olanı görmedim.”

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri