Binler tecrübelerle ve delillerle ve hâdiselerle gözle görür derecesinde kesin bilgi sahibi olmakla (aynelyakîn) bilinen şudur ki:
Hakiki zevk
ve elemsiz lezzet
ve kedersiz sevinç
ve hayattaki saadet yalnız imândadır ve imân hakikatleri dairesinde bulunur.
Yoksa dünyevî bir lezzette çok elemler var.
Bir üzüm tanesini yedirir, on tokat vurur gibi, hayatın lezzetini kaçırır.
“Hakikî zevk ve elemsiz lezzet ve kedersiz sevinç ve hayattaki saadet yalnız imandadır.” Hâlbuki günümüzde strese karşı neşeli olmak, gülmek, eğlenmek tavsiye ediliyor. Dengeyi sağlamak adına Kur’an ve Kur’an tefsirleri ne tavsiye ediliyor?
Önce şunu ifade edelim: Buradaki sözü edilen "aynelyakîn", hâdiselere bizzat şahit olma mânâsında kullanılmıştır. Yani insanların başından geçen yahut şahit olduğu bütün hâdiselerin verdiği tecrübe ile iman dairesinde huzur ve saadet vardır. Günah dairesinde de elem ve huzursuzluk vardır.
Hadiselerde, belalarda, sıkıntılarda musibetlerde “her şeyde rahmet-i İlahiyenin izini, özünü, yüzünü” görüp göstermek lazımdır.
O zaman bütün musibetler ve maruz bırakıldığımız bütün elemleri gülerek karşılayabiliriz.
Başımıza gelen bütün sıkıntılar, ihanetlere imtihan yönüyle bakabiliriz. O zaman “ Dünya bomba olup patlasa bizi sarsamaz.
Ayıca değişik hadiselerin hepsinde zahiri-dıştan sıkıntı ve musibet görülmesine rağmen hikmet yönlerini düşünme ve sıkıntıların Allah’ın yardımına vesile olduğunu bilmeliyiz. Mert olarak bu tür sıkıntılarda sabır ve tahammül etmeliyiz.
Yemek duası olarak okunan metnin bir cümlesinde geçen “Bize gösterdiğin numunelerin ve gölgelerin asıllarını, kaynaklarını göster. Cümlesinden de anlaşılacağı gibi, bu dünya örnekler, gölgeler âlemidir, asıllar âhirettedir. Dünyadaki bahçeler, cennet bahçelerinin gölgeleri, dünyadaki nehirler cennet ırmaklarının gölgeleri olduğu gibi, dünyadaki zevkler ve hazlar da cennettekilerin gölgeleri hükmündedir. Yani onlardan o kadar zayıf ve o kadar uzaktırlar.
Bu şuurda olan bir müslüman, “Dünyada rahat yoktur” hadis-i şerifinin ışığında, dünyanın rahat etme yeri değil, çalışma yeri olduğunu bilir. Yaratılış gayesi olan ibadet vazifesini aksatmadan yerine getirir.
Sonuç olarak düğünlerde devamlı söylendiği ve dua edildiği gibi saadet-i dareyne (iki dünya sadetine) kavuşur.