Herkesin anneler gününü kutluyorum. Anneler gününde insanları aşırı duygulandırmak istemiyorum. Ancak başlık bir gerçeğin ifadesidir. Konu ile alakalı olarak Peygamberimiz (a.s.m.) “Cennet annelerin ayakları altındadır.” Buyurmuştur.
Ben de 1995 senesinde bir gün annemin vefat haberini aldım. Ve çok üzüldüm. İki gözüm iki çeşme. Annem Kütahya’da vefat ettiği için Kütahya’ya kendim ve eşim için otobüs bileti aldım. Allah razı olsun bir arkadaşımız arabası ile bizi Gaziantep otogarına bıraktı. Ben otobüse bindim ve hala ağlıyorum.
Otobüste bir erkek yolcu hal hatırımı sordu. Ne olduğunu, neden ağladığımı sordu. Ben de ağlamaklı bir şekilde annemin vefat ettiğini söyledim. Annemin kaç yaşında vefat ettiğini sordu. Ben de altmış beş yaşında olduğunu söyledim. Bunu üzerine o yolcu bana ağlamanın bir fayda vermeyeceğini, Kur’an okumanın ve dua etmenin hem mevtaya, hem bize fayda vereceğini söyledi. Bu söz üzerine bıçakla kesmiş gibi benim ağlamam durdu. Gaziantep’ten Kütahya’ya varıncaya kadar Kur’an’dan ayetler okudum, dua ettim, Allah’a yalvardım. Ertesi günü de annemi Kütahya’nın Gediz ilçesindeki mezarlığa defnettik. Allah anneme ve bütün ölenlere rahmet eylesin. Amin. Buraya annem için rahmete vesile olsun diye yazıldı.
Gelelim yazının başlığına;
Doğan Cüceloğlu'nun akıllara kazınan sözleri: ''Annen yok, kimsen yok''
Doğan Cüceloğlu'na soruluyor: 10 yaşında anneniz vefat ediyor. Küçük Doğan'ın dünyasında nasıl bir etkisi oldu bu vefatın?
Annem benim yaşamda öz güvenimin temel kaynağı, köklerini teşkil ediyor. ‘Annem hastalandı ve öldü’ diyorlar ama bir şeyler oldu. Ben kelime olarak biliyorum, öldü, yok. Ama hep içimde ‘misafirliğe gitti, 1 gün sonra gelecek, 2 gün sonra gelecek’ diye bakıyorum. 3 gün geçti gelmedi, 4 gün geçti gelmedi, 5 gün geçti gelmedi... Ve bir gün dedim ki, 'Ben annemi bir daha göremeyeceğim, annemi bir daha göremeyeceğim.' O zaman ölüm, o zaman farkına vardım. 'Bir daha göremeyeceğim.'
Ve kaçtım mezarının başına gittim. Orada toprağın altında annem. Ve böyle kalakaldım. 'Annemi bir daha göremeyeceğim, annem öldü.'
Eve geldim babama bakıyorum. Diyorum, 'Allah’ım inşallah babam ölmez.' Öğrendim artık, demek ki ölünebiliyor... Ve o gün, tabi babam da kendine özgü bir sürü sorunları var, sıkıntıları var. Ve kendisi de 4 yaşından itibaren babasız büyümüş. Öyle bir durumda.
Bir şey yapmıştım, “Niye öyle yapıyorsun?” diye bağırdı. Ben kalakaldım. Ve enteresan bir şekilde çocuk aklımla şuna karar vermişim, 'Annen yok, kimsen yok.' Ve böyle bir karar verdiğimi yıllar sonra anladım.
'Annen yok, kimsen yok...' O zaman kimsen yoksa senin bir şey istemeye hakkın yok. Sadece başkalarını memnun etmeye çalışırsın. Annen yok, kimsen yok...
Ve bunun farkına vardığım zaman tabii kendimi yavaş yavaş fark edip hem yaşam ekibimi keşfetmeye çalışıyorum hem de kendimi var etmeye çalışıyorum. Çünkü yolculuk yapan birisi var. Onu fark etme meselesi, böylelikle bir farkına varış yolculuğu halen devam ediyor. Ve farkına vardığım derecede farkına vardırmaya çalışıyorum, paylaşarak.