Burada bahsetmek istediğimiz eşler arasındaki muhabbet, sevgi Allah için olursa bu sevgi ebedi kalır. Ebedi hayatta, baki olarak devam eder.
Bir erkek bir kadını ebedî bir hayat arkadaşı ve dünya hayatının saadetine vesile ve diğer günahlardan kendini muhafaza etmek için almak lâzım gelir. O zaman o aile hayatındaki mutluluk daha da yükseklenir, bakileşir.
Bir ailenin hayat saadeti, koca ve karı arasında bir karşılıklı emniyet ve samimî bir hürmet ve muhabbetle devam eder. Yani kocası karısına Allah için muhabbet edecek karısı da kocasına hürmet edecek, onun meşru isteklerine hayır demeyecek, kocasının hayır duasını almaya çalışacak.
Mühim bir sual: Diyorsunuz ki: "Muhabbet, sevme isteğe bağlı, iradeyle yapılan bir fiil değildir. Hem, yaratılıştan gelen ihtiyaçdan dolayı, leziz taamları ve meyveleri severim. Baba ve anne ve evlâtlarımı severim. Hayat arkadaşım olan eşimi severim. Dost ve ahbaplarımı severim. Peygamberler ve evliyaları severim. Hayatımı, gençliğimi severim. Baharı ve güzel şeyleri ve dünyayı severim. Nasıl bunları sevmeyeceğim? Nasıl bütün bu muhabbetleri Cenâb-ı Hakkın zât (kendine) ve sıfât ve isimlerine verebilirim? Bu ne demektir?"
Cevap: Sayıp döktüğün, sıraladığın sevdiklerini sevme demiyoruz. Onları Cenâb-ı Hakkın hesabına ve Onun muhabbeti namına sev deriz. Burada bütün sevdiklerimizi Allah namına nasıl sevmemiz gerektiğini anlatmak çok uzun olacağından sadece hayat arkadaşımızı sevmekten bahsedeceğiz.
Hem hayat arkadaşını, eşini, Allah’ın şefkat ve merhametinin cana yakın, lâtif, güzel bir hediyesi olduğu cihetiyle sev ve muhabbet et. Fakat çabuk bozulan dış görünüş güzelliğine muhabbetini bağlama. Belki kadının en çekici, en tatlı güzelliği, kadınlığa mahsus bir güzellik, hoşluk ve nezaket, zariflik içindeki ahlak güzelliğidir. Ve en kıymetli ve en şirin güzelliği ise, yüce, ciddî, samimî, nuranî şefkatidir. Şu şefkat güzelliği ve ahlak güzelliği, hayatın sonuna kadar devam eder, artar. Ve o zayıf, güzel, hoş mahlûk olan kadının saygı hakkı o muhabbetle, sevgiyle muhafaza edilir. Yoksa dış görünüş güzelliğinin sona ermesi ile en muhtaç olduğu bir zamanda biçare hakkını kaybeder.
Hayat arkadaşına muhabbetin, sevgin madem ahlak güzelliği ve şefkat kaynağı ve rahmetin bir hediyesi olduğuna bina edilmiş. O eşine samimî muhabbet ve merhamet edersen, o da sana ciddî hürmet ve muhabbet eder. İkiniz ihtiyar oldukça o hal artar, mesut, mutlu olarak hayatını geçirirsin. Yoksa dış görünüş güzelliğine muhabbet nefsin hoşuna gider şekilde olsa, o muhabbet çabuk bozulur, güzel geçimi de bozar.
Hayat arkadaşına meşru, helal dairesinde, yani güzel şefkatine, güzel huyuna, ahlak güzelliğine samimî muhabbet lazımdır. Hayat arkadaşını nâşizelikten (kocasının evinden, izni olmaksızın çıkıp, kendisini kocasından haksız yere men eden itaatsiz kadın olmaktan), diğer günahlardan muhafaza etmenin ahirete ait neticesi nedir? Rahîm-i Mutlak olan Allah, o hayat arkadaşını, hurilerden daha güzel bir surette ve daha süslü bir tarzda, daha çekici bir şekilde, ona saadet yurdu olan Cennette yaratacaktır. Cennette sonsuz bir hayat arkadaşı olacaktır. Ve dünyadaki eski maceraları birbirine lezzet alarak nakledeceklerdir. Ve eski hatıraları birbirine hatırlatacak cana yakın, hoş, güzel ebedî bir arkadaş, bir seven ve sevgili olarak verileceğini Allah söz vermiştir. Elbette söz verdiği şeyi kesin verecektir.
Allah madem söz vermiştir, elbette yapacaktır. Çünkü verdiği sözünü tutmamak Ona muhaldir. Çünkü verdiği sözünü yerine getirmemek, gayet çirkin bir noksandır. Kâmil-i Mutlak olan Allah, noksandan arınmış ve her türlü kusur ve noksandan uzaktır. Söz verdiğini yapmamak, ya cahilliğinden veya acizliğinden, güçsüzlüğünden yapamaz. Halbuki o Kadîr-i Mutlak ve Alîm-i Külli Şey hakkında cahillik ve acizlik imkansız olduğundan, verdiği sözden dönme dahi imkansızdır. Bizlere Cenneti, eşlerimizle birlikte Cennette ebedi yaşamayı ve Allah’ın cemalini seyretme lütfunu verecektir.