Her Şey Zıddı İle Bilinir

Her Şey Zıddı İle Bilinir

Acaba öyle mi? Bir şeyde mertebelerin (derece, basamakların) bulunması, onun zıddı (aksi) içine girmesi iledir. Yani bir şeyin kuvvet ve zayıflıkça mertebeleri, o şeyin içine zıddının müdahalesi, araya girmesi iledir.

Meselâ, hararetin (sıcaklığın) derece ve mertebeleri, soğuğun girmesi, müdahalesi iledir. Soğuk olmazsa sıcaklık anlaşılmaz, zevksiz kalır.

Ve güzelliğin mertebeleri ise çirkinliğin müdahalesiyledir.

Meselâ, karanlık olmazsa ışık bilinmez, lezzetsiz kalır. Ziyanın (ışığın) tabakaları, karanlığın müdahalesi iledir.

Açlık olmazsa yemek yemek lezzet vermez.

Mide harareti (sıcaklığı) olmazsa, su içmesi zevk vermez.

Hastalık olmazsa âfiyet (sağlık) zevksizdir. Dert olmazsa sıhhat lezzetsizdir. Bunu nasıl anlayacağız? "Bu hastalık senin başında veya elinde veya midende olmasaydı, sen başın, elin, midenin sıhhatindeki lezzetli, zevkli İlâhi nimeti hissedip şükreder miydin?" Elbette şükür değil, belki düşünmeyecektin; şuursuz, o sıhhati gaflete, belki sefahete sarf ederdin.

Bu konuda başka bir örnek vermek gerekirse muhabbet (sevmek) ve adavet (düşmanlık) da birbirine zıttırlar. Işık ve karanlık gibi hakikî olarak bir araya gelemezler.

Muhabbete en lâyık şey muhabbettir; ve düşmanlığa en lâyık sıfat düşmanlıktır. Yani, insanlığın sosyal hayatını temin eden ve saadete sevk eden muhabbet ve sevmek sıfatı, en ziyade sevilmeye ve muhabbete lâyıktır.

Ve insanlığın sosyal hayatını altüst, karmakarışık eden düşmanlık ve garaz, her şeyden ziyade nefrete ve düşmanlığa ve ondan çekilmeye hak etmiş ve çirkin ve zararlı bir sıfattır.

Şefkatli annenin tavrı da bu zıtlıklar konusunda bize önemli bir ders verir: Şefkatli valide, çocuğunun dünya hayatı tehlikeye girmemesi, istifade ve fayda görmesi için her fedakârlığı nazara alır, onu öyle terbiye eder. "Oğlum paşa olsun" diye bütün malını verir, hafız mektebinden alır, Avrupa'ya gönderir.

Fakat o çocuğun ebedi hayatı, ahiret hayatı tehlikeye girdiğini düşünmüyor. Ve dünya hapsinden kurtarmaya çalışıyor; Cehennem hapsine düşmemesini nazara almıyor.

Yaratılıştan gelen şefkatin tam zıddı olarak, o mâsum, günahsız çocuğunu, ahirette şefaatçi olmak lâzım gelirken davacı ediyor.

O çocuk, "Niçin benim imanımı kuvvetlendirmeden bu mahvolmama sebebiyet verdin?" diye şikayet edecek. Dünyada da, İslam terbiyesini tam almadığı için, annesinin harika şefkatinin hakkına karşı lâyıkıyla mukabele edemez, belki de çok kusur eder.

Sonuç olarak zıtlıkların hikmetini bilmeli, istikamet yolunu seçmeliyiz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri