Kulluk geçmiş nimetlerin sonucu olmasının sırrı nedir?
Ey nefis! Kulluk, sonradan verilecek olan mükafatın başlangıcı değildir. Geçmişte verilmiş nimetlerin sonucudur. Evet, biz ücretimizi (memurlar gibi) peşin almışız. Ona göre hizmetle ve kullukla vazifeliyiz.
Çünkü ey nefis, sırf hayırdan ibaret olan vücudu sana giydiren Allah, sana iştahlı bir mide verdiğinden, Rezzak (rızk verici) ismiyle, bütün yiyecekleri bir nimet sofrası içinde senin önüne koymuştur.
Sonra sana hassasiyetli bir hayat verdiğinden, o hayat dahi bir mide gibi rızık ister.
Göz, kulak gibi bütün duyguların, eller gibidir ki, yeryüzü kadar geniş bir nimet sofrasını o eller gibi olan duygularının önüne koymuştur.
Sonra, manevi çok rızık ve nimetler isteyen insaniyeti sana verdiğinden, varlığın dış ve içyüzü gibi geniş bir nimet sofrasını, o insani değerlerle doyan midenin önüne ve aklın eli yetişecek nispette sana açmıştır.
Sonra, nihayetsiz nimetleri isteyen ve hadsiz rahmetin meyveleriyle beslenen ve en büyük insanlık olan İslâmiyeti ve imanı sana vermiştir. Yaratılanların tamamının teşkil ettiği alem ile beraber Allah’ın en güzel isimleri ve mukaddes sıfatlarının dairesini de içine alan bir nimet ve saadet ve lezzet sofrası sana açmıştır.
Sonra, imanın bir nuru olan muhabbeti sana vermekle, sonu olmayan bir nimet ve saadet ve lezzet sofrası sana ihsan etmiştir.
Yani, insan maddi vücudu (cismâniyeti) itibarıyla küçük, zayıf, âciz, hor, kayıt altında, sınırlanmış bir parçasın. Onun ihsanıyla, az bir parçadan, kapsamlı bir bütün varlıklarla ilgisi olan bir kapsamlılığa (nurlu bir bütün) hükmüne geçtin.
Zira hayatı sana vermekte, küçüklükten bir nevi büyüklüğe;
ve insaniyeti vermekle hakikî büyüklüğe;
ve İslâmiyeti vermekle yüce ve nurlu bir büyüklüğe;
ve marifet (Allah’ı bilme ve tanıma) ve muhabbeti vermekle her şeyi içine alan, kuşatan bir nura seni çıkarmış.
İşte, ey nefis, sen bu ücreti almışsın. Kulluk gibi lezzetli, nimetli, rahatlı, hafif bir hizmetle yükümlüsün. Halbuki buna da tembellik ediyorsun.
Eğer yarım yamalak yapsan da, güya eski ücretleri kâfi gelmiyormuş gibi, çok büyük şeyleri zorbaca istiyorsun.
Ve hem "Niçin duam kabul olmadı?" diye nazlanıyorsun.
Evet, senin hakkın naz değil, niyazdır, duadır, yalvarmadır. Cenâb-ı Hak, Cenneti ve sonsuz saadeti, cömertlik ve ikramın ta kendisi olarak ihsan eder. Sen daima rahmet ve cömertliğine sığın, Ona güven ve şu Kur’an fermanını, emrini dinle:
"Onlara söyle ki: Allah'ın lütfuyla ve rahmetiyle-ancak bununla ferahlansınlar. Bu, onların dünyada toplayıp durduklarından daha hayırlıdır." Yûnus Sûresi, 10:58.