Ölüm Yaratılmıştır ve Nimettir

Ölüm Yaratılmıştır ve Nimettir

Ölüm, hayat vazifesinden bir terhistir, serbest bırakmadır, bir paydostur, bir mekân değiştirmedir, bir vücudun başka hale girmesidir, baki hayata bir davettir, bir başlangıçtır, bir baki hayatın başlangıcıdır.

Nasıl ki hayatın dünyaya gelmesi bir yaratma ve takdirledir. Öyle de, dünyadan gitmesi de bir yaratma ve takdirle, bir hikmet ve idare etme iledir. Çünkü en basit hayat tabakası olan bitkilerin hayatının ölümü, hayattan daha muntazam bir sanat eseri olduğunu gösteriyor. Zira meyvelerin, çekirdeklerin, tohumların ölümü çürüyüp bozulmakla, tefessühle, çürümek ve dağılmakla görünür. Gayet muntazam bir kimyasal işlem ve ölçülü bir kimyevi birleşme ve hikmetli bir atomların oluşmasından ibaret olan bir yoğurmaktır. Bitkilerin bu görünmeyen intizamlı ve hikmetli ölümü, sümbülün, başağın hayatıyla ortaya çıkıyor.

Demek çekirdeğin ölümü, sümbülün, başağın hayatının başlangıcıdır. Hayatın ta kendisi hükmünde olduğu için, şu ölüm dahi hayat kadar yaratılmış ve muntazamdır.

Hem canlı meyvelerin yahut hayvanların insanın midesinde ölümleri, insanlık hayatına çıkmalarına esastır. Yani o meyve veya hayvan bitkilik ve hayvanlık makamından insanlık makamına yükselir. O ölüm onların hayatından daha muntazam ve yaratılmış denilir.

İşte, en aşağı hayat tabakası olan bitki hayatının ölümü böyle yaratılmış, hikmetli ve intizamlıdır. Hayat tabakasının en yükseği olan insan hayatının başına gelen ölüm, elbette, yeraltına girmiş bir çekirdeğin hava âleminde bir ağaç olması gibidir. Yeraltına giren bir insan da âlem-i berzah (kabir aleminde) elbette bir baki, sonsuz hayat sümbülü, başağı verecektir.

Soru - Ölüm nasıl nimet olur ve ne suretle nimetlerin sırasına dahil edilmiştir?

Cevap- Birinci olarak: Ölüm, ebedi saadete başlangıçtır. bu itibarla nimet sayılabilir. Çünkü nimetin başlangıcı da nimettir. Nitekim vacibin başlangıcı vacip, haramın başlangıcı haramdır.

İkinci olarak: Ölüm, zararlı hayvanlarla dolu bir hapisten geniş bir meydana çıkmak gibidir. Bundan dolayı, ruh, ceset kafesinden çıkarsa kurtuluşa erer.

Üçüncü olarak: Ölüm olmasaydı, dünyaya insanlar sığamazdı ve insanlar müthiş perişanlıklara maruz kalırdı.

Dördüncü olarak: İhtiyarlık yüzünden öyle bir dereceye gelenler var ki, hayatın sorumluluklarına güç yetiremez, daima ölümünü isterler.

İşte bunun için, ölüm nimettir.

Sonuç olarak; Aklı başında olan insan, ne dünya işlerinden kazandığına sevinmez ve ne de kaybettiği şeye üzülmez.

Zira dünya durmuyor, gidiyor. İnsan da beraber gidiyor. Sen de yolcusun.

Bak, ihtiyarlık şafağı, kulakların üstünde görünmüştür. Başının yarısından fazlası beyaz kefene sarılmış. Vücudunda yerleşmeye niyet eden hastalıklar, ölümün keşif kollarıdır. Bununla birlikte, ebedî ömrün önündedir.

O baki ömürde göreceğin rahat ve lezzet, ancak bu fâni, geçici ömürde gayret sarf etme ve çalışmalarına bağlıdır. Senin o baki ömürden hiç haberin yok. Ölüm sekeratı, sarhoşluğu uyandırmadan evvel uyan!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri