Tablacı

Tablacı

Tablacı sözlükte tezgâhtar, sunucu diye tarif edilmektedir. Biz tablacı deyince sadece tabla denilen meyve, sebze satan insanları mı anlayacağız? Veya bize çay getiren, lokantada yiyecek-içecek getiren garsonları mı anlayacağız?

Burada tablacılığın bir başka boyutundan bahsedeceğiz.

Mesela bu dünya misafirhanesinde, her tarafa bak ki, hem öyle bir hikmetle Allah her şeyi yerli yerine koyuyor. Ve öyle ikram edercesine, herkese layık oldukları lütufları yapıyor. Hem öyle ihsan edercesine genel perdeler ve kapılar açıyor ki, herkesin arzularını tatmin ediyor. Hem öyle cömertçe sofralar kuruyor ki, bütün bu memleket insanlarına, hayvanlarına, her bir taifesine has ve layık, belki her bir şahsına mahsus ismiyle ve resmiyle bir nimet tablası veriliyor.

İşte, dünyada bundan imkansız bir şey var mı ki, bu gördüğümüz işler içinde tesadüfî işler bulunsun. Veya boş ve faydasız olsun. Veya birçok eller karışsın; veya ustası her şeye iktidarı olmasın. Veya her şey onun emrinde olmasın? İşte, ey arkadaş, haddin varsa buna karşı bir bahane bul! Allah bizler için dünyayı ve ahireti birer nimet sofrası ve birer rahmet tablası şekline getirmiştir.

Demek herbir ağaç, "Bismillah" der. Rahmet Hazinesinin meyvelerinden ellerini dolduruyor, bizlere tablacılık ediyor. Her bir bostan (kavun, karpuz), "Bismillah" der. Kudret Mutfağından bir kazan olur ki; çeşit çeşit pek çok muhtelif leziz taamlar, içinde beraber pişiriliyor.Â

Sual: Tablacı hükmünde olan insanlara bir fiat veriyoruz. Acaba asıl mal sahibi olan Allah, ne fiat istiyor?

Elcevab: Evet o Mün'im-i Hakikî, bizden o kıymetli nimetlere, mallara bedel istediği fiat ise; üç şeydir. Biri: Zikir. Biri: Şükür. Biri: Fikir'dir. Başta "Bismillah" zikirdir. Sonda "Elhamdülillah" şükürdür. Ortada, bu kıymetli sanat harikası olan nimetler Ehad-i Samed'in kudretinin mucizesi ve rahmetinin hediyesi olduğunu düşünmek ve anlamak fikirdir.Â

Bir padişahın kıymettar bir hediyesini sana getiren bir aciz, zavallı adamın ayağını öpüp hediye sahibini tanımamak ne derece ahmaklıktır. Öyle de, dıştan nimeti veriyor gibi görünenleri övüp, muhabbet edip Hakiki nimet vericiyi unutmak, ondan bin derece daha ahmaklıktır.

Ey nefis! Böyle ahmak olmak istemezsen ne yap? Allah namına ver, Allah namına al, Allah namına başla, Allah namına işle, vesselam. (1. Söz'den)

Bahar ve yaz mevsiminde zemin yüzüne serilen sofralar nedir? Bahar ve yazda zeminin yüzüne işarettir ki; yüzer taze taze ve ayrı ayrı olarak rahmet mutfağından çıkan Rahmani sofralar serilir, değişirler. Her bir bostan bir kazan, her bir ağaç bir tablacıdır.

Bir padişahın mutfağından bir tablacının getirdiği yiyecekler bir fiat ister. Tablacıya bahşiş verildiği halde, çok kıymetli olan o nimetleri kıymetsiz zannedip o nimeti vereni tanımamak nihayet derecede bir ahmaklıktır.

Â

Cenab-ı Hak hadsiz olarak nimetinin çeşitlerini insanlara yeryüzünde neşretmiş, yaymış.

Ona mukabil, o nimetlerin fiatı olarak, şükür istiyor.

O nimetlerin görünüşte olan sebepleri ve sahip olanlar, tablacı hükmündedirler.

O tablacılara bir fiat veriyoruz, onlara minnet duyuyoruz. Hatta hak etmedikleri pek çok fazla hürmet ve teşekkürü ediyoruz.

Halbuki Hakiki Nimet verici, o sebeplerden hadsiz derecede fazla o nimet vasıtasıyla şükre layıktır.

İşte ona, Allah'a teşekkür etmek; o nimetleri doğrudan doğruya ondan, Allah'tan bilmek, o nimetlerin kıymetini takdir etmek ve o nimetlere kendi ihtiyacını hissetmekle tam teşekkür olur.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri