Kur'anı'ın sözündeki harika fesahattir. Fesahat: Sözün; lafız, mana ve ahenk itibariyle kusursuz olmasıdır. Evet, Kur'ân mânen, açılama tarzı yönüyle fevkalâde beliğ (Maksadını noksansız ve güzel sözlerle anlatabilen) olduğu gibi, ifadesinde gayet düzgün ve akıcı bir fesahati vardır.
Fesahatin kesin varlığına, usandırmaması delildir.
Ve fesahatin hikmetine, beyan ve mana ilimlerinin dâhi alimlerinin şahitlikleri bir güçlü delildir.
Evet,Kur'an binler defa tekrar edilse usandırmıyor. Her tekrarı lezzet veriyor.
Kur'an küçük, basit bir çocuğun hafızasına ağır gelmiyor; hıfzedebilir, ezberleyebilir.
En hastalıklı, az bir sözden incinen bir kulağa nâhoş gelmiyor, hoş geliyor.
Sekeratta-ölüm anında olanın damağına şerbet gibi oluyor.
Kur'ân sesi, onun kulağında ve beyninde, aynen ağzında ve damağında zemzem suyu gibi lezzetli, tatlı geliyor.
Kur'anı'ın usandırmamasının hikmetinin sırrı şudur ki:
Kur'ân, kalplere gıda ve akıllara kuvvet ve zenginliktir. Ve ruha su ve ziya-ışık ve nefislere devâ ve şifa olduğundan usandırmaz.
Her gün ekmek yeriz, usanmayız. Fakat en güzel bir meyveyi her gün yesek, usandıracak.
Demek, Kur'ân hak ve hakikat ve doğruluk ve hidayet-doğru yolu gösterme ve harika bir fesahat olduğundandır ki, usandırmıyor.
Daima gençliğini muhafaza ettiği gibi, tazeliğini, tatlılığını da muhafaza ediyor.
Hattâ Mekke'deki Kureyş kabilesinin reislerinden dikkatli bir belagatli kimse, müşrikler tarafından, Kur'ân'ı dinlemek için Müslümanların yanına gitmiş. Dinlemiş, dönmüş, demiş ki:
"Şu Kur'an kelâmının öyle bir tatlılığı ve tazeliği var ki, insan sözüne benzemez.
Ben şairleri, kâhinleri (Gelecekten haber veren kimse) biliyorum.
Bu onların hiç sözlerine benzemez.
Olsa olsa, halkımızı kandırmak için sihir demeliyiz."
İşte, her ayet ve suresinde sayısı hikmet ve faydalar bulunan Kur'ân'ın en inatçı düşmanları bile fesahatinden (sözün; lafız, mana ve ahenk itibariyle kusursuz olması) hayran oluyorlar.
Elbette Kur'an'ın kelimelerinde, cümlelerinde, mânâlarında öyle gizli hilmetler ve manalar olan bir intizam, öyle nurlu bir insicam-düzgünlük gözetilmiş ki, göz görse "Maşaallah," akıl anlasa "Bârekâllah" diyecek.
Â