Muhabbet sözlükte sevgi, sevme. Ruhun, kendisinden lezzet duyduğu şeye meyletmesi. Anlamlarına gelir. Burada biz kime muhabbet duyacağız, kalıcı muhabbet nasıl olur? Muhabbetle korku ilişkisi nedir? Bunlardan bahsedeceğiz.
Ey nefsin arzu ve isteklerine düşkün nefsim! Ve ey dünyaya aşırı derecede düşkün arkadaşım! Muhabbet şu kâinatın bir varlık sebebidir.
Hem şu kâinatın bağıdır.
Hem şu kâinatın nurudur.
Hem şu kainatın hayatıdır.
İnsan kâinatın en kapsamlı bir meyvesi olduğu için, kâinatı kuşatacak bir muhabbet, o meyvenin çekirdeği olan insan kalbine yerleştirilmiştir.
İşte, şöyle nihayetsiz bir muhabbete lâyık olacak, nihayetsiz bir kemal sahibi olabilir.
İşte, ey nefis ve ey arkadaş! İnsanın korkuya ve muhabbete âlet olacak iki cihaz, yaratılışında yerleştirilmiştir. Her durumda, o muhabbet ve korku, ya halka veya her şeyi yaratan Allah’a yönelmiş olacak.
Halbuki halktan korku ise elemli, acı veren bir beladır. Halka muhabbet dahi belâlı bir musibettir, derttir.
Çünkü sen öylelerden korkarsın ki, sana merhamet etmez veya senin merhamet dilemeni kabul etmez. Şu halde korku, elemli bir belâdır.
Muhabbet ise, sevdiğin şey, ya seni tanımaz, Allahaısmarladık demeyip gider (gençliğin ve malın gibi).
Ya muhabbetin için seni aşağılar. Görmüyor musun ki, mecazî aşklarda yüzde doksan dokuzu, aşık olunandan şikâyet eder.
Çünkü, Samed (kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan, ama her şey Ona muhtaç olan Allah) aynası olan kalbin içi ile put gibi dünya ile ilgili sevgililere tapma derecesinde aşırı değer vermek, o sevgililerin nazarında ağırdır. Ve soğuk muamele ile hoşlanmadığını gösterir, reddeder. Zira yaratılış, fıtri (yaratılışla ilgili olan) ve lâyık olmayan şeyi reddeder, atar. [Şehvetle (nefsani istekler, arzular) alakalı sevmekler bahsimizden hariçtir.]
Demek, sevdiğin şeyler ya seni tanımıyor, ya seni aşağılıyor, ya sana arkadaşlık etmiyor, senin zıttına ayrılıyor. Madem öyledir; bu korku ve muhabbeti öyle birisine tevcih et ki, senin korkun lezzetli bir alçalma olsun, muhabbetin alçalmadan bir saadet olsun.
Evet, Allah’tan korkmak, Onun rahmetinin şefkatine yol bulup sığınmak demektir.
Korku bir kamçıdır, Onun rahmetinin kucağına atar.
Malûmdur ki, bir anne, meselâ bir yavruyu korkutup sinesine çekiyor. O korku, o yavruya gayet lezzetlidir. Çünkü şefkat sinesine çekiyor. Halbuki bütün annelerin şefkatleri, Allah’ın rahmetinin bir parıltısıdır. Demek Allah korkusunda büyük bir lezzet vardır.
Madem Allah korkusunun böyle lezzeti bulunsa, muhabbetullahta (Allah sevgisinde) ne kadar nihayetsiz lezzet bulunduğu bilinir. Hem Allah'tan korkan, başkaların sıkıntılı, belâlı korkusundan kurtulur. Hem, Allah hesabına olduğu için, yaratılmışlara ettiği muhabbet dahi ayrılıklı, kederli olmuyor. Onun için atasözü olarak kork Allah’tan korkmayandan, korkma Allah’tan korkandan denilmiştir.