Depremin Sahipsiz ve Tesadüfen Olmaz

Depremin Sahipsiz ve Tesadüfen Olmaz

Elazığ depreminin ardından Cuma günü öğle saatlerinde yaşanan Ege depreminden sonra gözler/zihinler bir kez daha deprem gerçeğinde kilitlendi. Deprembilimci Prof. Dr. Ahmet Ercan;ABD Jeolojik Araştırma Merkezi (USGS) verilerine göre “Ege depreminin 40 atom bombası gücünde” olduğunu ifade etti.

Ülkemizde depremin Allah tarafından bir ders, bir ikaz olduğuna inanarak afeti böyle değerlendirenler olduğu gibi, fay hatları dediğimiz hatların kırılması ile olduğuna; bunda Allah’ın bir dahlinin olmadığına, olaya Allah’ın karıştırılmaması gerektiğine inananlar da var.

Şayet Allah tarafından oluyorsa, Rabbimizin sonsuz rahmet ve merhameti böyle dehşetli bir hadiseye nasıl müsaade ediyor? Yüzlerce insanın canlarını ve mallarını kaybetmelerine neden olan depremin artı yüzü ve hikmetleri nelerdir? Soruları aklımızda uçuşuyor.

Musibetlerin, bir cihetle de yapılan hatalara ve isyanlara bir ceza olduğunu biliyoruz. Lakin mazlumların ve masumların bu depremdeki suçu ne? Gibi sorular, oldukça fazla sorulan sorulardan… Bugünkü yazımızda bu sorulara cevap vermeye çalışacağız.

Depremin bilimsel izahının olması, bu dehşetli hadisenin tesadüfen ya da kendiliğinden meydana geldiği anlamına gelmediği gibi, depremi izah etmek için yeterli bir açıklama da değildir. Basit bir örnekle anlatacak olursak;

Mermi bir kovanın içine konmuş bir şekilde silahın haznesine yerleştirilir. Merminin hemen arkasında ise bir kapsülün içerisinde barut bulunur. Tetiğin çekildiği anda o iğne sert bir şekilde kapsüle çarpar ve barut tutuşur. Barutun patlaması nedeniyle yüksek miktarda enerji ortaya çıkar ve kovanı sıkıştırır. Bu sıkışmanın ardından mermi yerinden süratle fırlar ve hedefine doğru gider ve şayet hedefte biri varsa adamı vurur ve öldürür.

Burada süreci anlatan kişi, ister bir profesör olsun, isterse bir çoban, silahın nasıl patladığını bilimsel olarak anlatması, adamın nasıl öldüğünü izah etmeye yetmez.

Çünkü burada akıl, mekanizmayı harekete geçiren BİR GÜÇ arar. Aynen bunun gibi depremin bilimsel bir izahının olması mekanizmayı harekete geçiren bir gücün olmadığı anlamına gelmez.

Jeologlar, Jeofizikçiler, “depremin; fayların, kayaların kırılgan özelliklere sahip olmalarından dolayı, yüksek basınç (gerilme, sıkışma veya bükülme) altında kırılmasıyla oluştuklarını; bunun yanı sıra volkanik faaliyetler, toprak kaymaları, mayın patlamaları ve nükleer testler sonucunda da gerçekleşebileceğini…” (1) ifade ediyorlar. Doğrudur, bunlara hiçbir itirazımız olamaz.

Lakin depreme neden olarak gösterilen ne kaya, ne fay ne de yer altındaki herhangi bir nesne akıl ve irade sahibi değildir. Ne kendi varlıklarından ne de bizlerden haberdar değiller. Aklı ve düşünme yetisi olan her insanın, burada da zemine “sarsıl, patla, infilak et, uyar...” emri vererek onları harekete geçiren bir gücün varlığını sorgulaması gerekmez mi?

BİR İĞNE USTASIZ OLMAZ

Bir iğnenin ustasız, bir resmin ressamsız, bir kelimenin kâtipsiz (yazansız) olamayacağını bilen bir akıl, 40 atom bombası gücündeki depremin sahipsiz ve tesadüfen olduğuna nasıl inanabilir?

Yeryüzünden binlerce defa büyük ve top güllesinden yüzlerce defa süratli olup ipsiz, direksiz onlarca gezegeni, galaksileri, yıldızları, Nebula ve Süpernovaları birbirlerine değdirmeden gökyüzünde sessizce gezdiren bir kudret yok mu?

Kuran-ı Kerim bazı ayetlerinde insanları gökyüzüne dikkatle bakmaya davet ederek şunları söyler:

“Üstlerindeki göğe bakmazlar mı ki: Biz onu nasıl bina ettik. Onu nasıl (yıldızlarla) donattık. O’nun hiçbir çatlağı da yoktur.” (Kaf 6)

“… Rahmân'ın yaratmasında bir aykırılık, uygunsuzluk görmezsin. Gözünü çevir de bak, bir çatlak (bozukluk) görebilir misin?” (Mülk 3)

Bu nedenle olmalı ki, İmamı Azam gibi İslam bilginleri bu ve benzeri tevhidi ayetlere dayanarak, “Şayet Allah yeryüzüne peygamber göndermeseydi dahi insanlar, evrendeki nizam, intizam ve ahenge bakarak bu kâinatın bir sahibi olduğu gerçeğini anlayabilirler…” derler.

Evet, düşünen her insan için kâinata, hele kendi vücuduna bakarak Allah’ı bulması hiç zor değildir.

Toprağın binlerce metre altında yaşayan, adını dahi bilmediğimiz minik bir canlıyı unutmayan, ona münasip rızkını gönderen, ihmal etmeyen bir Rab, 40 atom bombası gücündeki depremi tesadüfe bırakır mı?

Aklı olmayan zehirli bir sineğin eliyle şifa kaynağı balı yediren, elsiz bir böceğin eliyle ipeği giydiren, koca bir incir ağacını toplu iğne başı büyüklüğündeki çekirdeğinde presleyen bir Rab, koca şehirleri, ülkeleri sallayan, Tsunami oluşturan depremi sebeplere bırakır mı?

Dakikada 5.5 litre, günde 8 ton, 80 yılda yaklaşık 240 bin ton kanı pompalayan sadece 290 gram ağırlığındaki kalbimizin yıldan 38 milyon kez kasılarak hayatımızı devam ettirmesini sağlayan bir kudret, deprem gibi büyük bir patlamayı rastlantıya/nedenlere bırakır mı?

(Yazan: Ziya Kesriklioğlu)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri