Prof. Dr. Aziz Sancar 2015 yılında “Nobel Kimya Ödülü”nü alarak ülkemiz ve bizler için gurur kaynağı olmuştur. Bu mükafat töreninde takım elbisesindeki bazı ayrıntılar “kökü mazide olan atiyim” yani kökü geçmişte olan geleceğim diyen şairin ifadelerini doğrular nitelikte, güzel işaretler taşımaktaydı. “Aziz Sancar Stockholm Üniversitesi’ndeki Nobel Dersi’ne (8 Aralık 2015) lacivert takım elbise, beyaz gömlekle geldi. Lacivert kravatın deseni estetik harikası olan bir Osmanlı tuğrasıydı. Yakasında ise Türk Bayrağı rozeti vardı. Nobel rozetinden daha gösterişli bir Türk bayrağı. Nobel Ödül töreni için sınırlı sayıda kişi davet edilebiliyordu. Eşi Gwen, manevi kızı Rose ve çalıştığı bölümün başkanı dışındaki tüm davetlileri Türk’tü. Üçü gazeteci, gerisi aile yakınları. Nobel Dersi’ne, araştırma yapmak için ABD’ye gitmek konusunda onu cesaretlendiren hocası Muzaffer Aksoy’a teşekkürle başladı, araştırmalarına mali destek veren kurum olarak sadece NIH-ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü’ne teşekkür ederek son verdi.
Prof. Dr. Aziz Sancar, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Falültesine 1963 yılında giriyor. “Azmin elinden bir şey kurtulmaz.” Kendi ifadesi ile [Arkadaşlarıma “az gelişmiş” Güneydoğu’dan gelen bir öğrencinin de başarılı olabileceğini hatta daha kozmopolit yerlerden gelen öğrencileri geçebileceğini göstermem gerekiyordu. Bunu kendimi tamamen dersime vererek ve bunun dışında ne varsa dışlayarak gerçekleştirebileceğime karar verdim. Tıp eğitimim boyunca İstanbul’da hiç sinemaya, konsere ya da tiyatroya gitmedim… O yıl sınıf birincisi olarak tıp fakültesinden mezun oldum ve 1969 yılının Haziran ayında hekimlik yapmak için Savur’a döndüm… Hastalarımın birçoğu hayatlarında ilk kez bir hekim görüyordu. Sağlık Bakanlığı’nın bana verdiği maaşın çoğunu hastalarıma ilaç ve küçük çocuklarına oyuncak almak için harcadım.]
Başarılı bir bilim insanında üç temel özelliğin bulunması gerektiğine inanıyorum: bilgiye dayalı yaratıcılık, delice çalışmak ve başarısızlık karşısında pes etmemek.
Aziz Sancar North Carolina Üniversitesi’nde çalışma odasında her gün 20 saatini geçiriyordu. Bu şekilde “Fena fi’s-sanat” yani sanatında fani olma, sanatından başka bir şeyi düşünmeme, sanatının en iyisi olma manasını bizzat uygulayarak gösteriyordu.
Prof. Dr. Aziz Sancar’ın Nobel Vakfı için Hazırlanmış Hayat Hikayesi’ndeki Son Sözleri
“Talihli bir insan olduğuma inanıyorum, çünkü bana güçlü bir iş ahlakı ve öğrenmenin değerini telkin eden ebeveynlerim oldu. Savur’daki ilkokuldan Mardindeki liseye ve İstanbul Tıp Fakültesi’ne kadar beni eğiten mükemmel öğretmenlere, Texas’ta lisansüstü eğitimimde ve New Haven’da doktora sonrası çalışmamda mükemmel rehberlere sahip olma şansım oldu. Sevgileri için aileme teşekkür ederim. Rehber hocalarımdan birinin “Aziz’in, Gwen olmadan hayatta kalabileceğine inanmıyorum” sözleriyle tanımladığı eşim Gwen’e sevgisi ve desteği için minnettarım. Hayatıma mutluluk katan manevi kızım Rose Peifer’e teşekkür ederim. Son olarak Gwen ve Rose’a beni “sırat-ı müstakim”de (her türlü aşırılıktan uzak olan orta yolda) tuttukları için teşekkür ederim. (Yazının hazırlanmasında aşağıdaki kitaptan faydalanılmıştır: Aziz Sancar Hayatı ve Bilimi. Çeviri: Mehmet Öztürk TÜBİTAK POPÜLER BİLİM KİTAPLARI. 2. Basım, Aralık 2018, Ankara)