İnsanın nefsine geliyor veya tembellik edip ibadet etmek istemeyenler de söylüyor. Ne diyorlar? Çalışmak ibadettir. O zaman bütün dinlerde olan ve İslamiyette de olan ibadet göz ardı ediliyor. İnsanın etinden, sütünden, gücünden faydalanılmadığı, arı gibi bal vermediği ağaçlar gibi meyve vermediğine göre en önemli olarak yaptığı iş İlahi dergaha karşı el açıp yalvarmaktır, dua etmektir, ibadetlerle kulluğunu göstermektir. Bu kadar hadsiz nimetler kendisine ihsan edilen insan ibadetlerle bu nimetlerin yekûnuna karşı teşekkür etmektir.
Diğer mahlukatın hal dili ile yaptıkları ibadetlerine, kal (konuşma) dili ile ayna olmaktır. Bu şekilde hiç olmazsa verilen nimetlerin binde birine karşı teşekkür edebilmektir.
Bu külli niyetle kul olarak Allah’ın dergahına kullukla sığınmaktır.
Kulluğun özü ise namazdır. Beş vakit farz namaz ile Cenab-ı Hakkın huzuruna kabul edilmek için vesilelerdir.
Hadiste “Namaz dinin direğidir.” Buyrulmuştur. Namaz ne kadar kıymetli ve önemli, hem ne kadar ucuz ve az bir masrafla kazanılır bunu anlamak lazımdır. Hem namazsız adam ne kadar divane (deli) ve zararlı olduğunu iki kere iki dört eder derecesinde kesin anlamak istersen, şu temsil suretinde hikayeciğe bak, gör:
Bir zaman, bir büyük idareci, iki hizmetçisini, her birisine yirmi dört altın verip, iki ay uzaklıkta özel ve güzel bir çiftliğine ikamet etmek için (oturmak için) gönderiyor. Ve onlara emreder ki: "Şu para ile yol ve bilet masrafı yapınız. Hem oradaki evinize lazım bazı şeyleri satın alınız. Bir günlük mesafede bir istasyon vardır. Hem araba, hem gemi, hem tren, hem uçak bulunur. Sermayeye göre binilir."
İki hizmetçi, ders aldıktan sonra giderler. Birisi bahtiyar (talihli) idi ki, istasyona kadar bir parça para masraf eder. Fakat o masraf içinde, efendisinin hoşuna gidecek öyle güzel bir ticaret elde eder ki, sermayesi birden bine çıkar. Öteki hizmetçi bedbaht (talihsiz), serseri olduğundan, istasyona kadar yirmi üç altınını sarf eder. Kumara mumara verip kaybeder. Bir tek altını kalır. Arkadaşı ona der:
"Yahu, şu liranı bir bilete ver, ta bu uzun yolda yayan ve aç kalmayasın. Hem bizim efendimiz cömerttir. Belki merhamet eder, ettiğin kusuru affeder. Seni de uçağa bindirirler; bir günde kalınacak yerimize gideriz. Yoksa iki aylık bir çölde aç, yayan, yalnız gitmeye mecbur olursun."
Acaba şu adam inat edip, o tek lirasını bir hazine anahtarı hükmünde olan bir bilete vermeyip geçici bir lezzet için yasak zevk ve eğlencelere harcasa, gayet akılsız, zararlı, bedbaht (talihsiz) olduğunu en akılsız adam dahi anlamaz mı?
İşte ey namazsız adam! Ve ey namazdan hoşlanmayan nefsim!
O hâkim (idareci) ise, Rabbimiz, her şeyi yaratan Allah’tır.
O iki hizmetçi yolcu ise: Biri dindar, namazını şevkle (çok istekli) kılar; diğeri gafil, namazsız insanlardır.
O yirmi dört altın ise, yirmi dört saat her gündeki ömürdür.
O has çiftlik ise Cennettir.
O istasyon ise kabirdir.
O seyahat ise kabre, haşre (öldükten sonra dirilmeye), sonsuzluğa gidecek insan yolculuğudur. Amele (dini bir emri yerine getirmeye) göre, takva (bütün günahlardan kendini koruma) kuvvetine göre, o uzun yolu çeşitli derecede geçerler. Bir kısım takva sahipleri şimşek gibi, bin senelik yolu bir günde keser. Bir kısmı da hayal gibi, elli bin senelik bir mesafeyi bir günde geçer.
O bilet ise namazdır. Bir tek saat, beş vakit namaza abdestle kâfi gelir.
Acaba yirmi üç saatini şu kısacık dünya hayatına harcayan ve o uzun sonsuz ahiret hayatına bir tek saatini harcamayan, ne kadar zarar eder, ne kadar nefsine zulmeder, ne kadar akla aykırı hareket eder! Neden böyledir?
Bin adamın katıldığı bir piyango kumarına yarı malını vermek akıl kabul ederse-halbuki kazanç ihtimali binde birdir-sonra yirmi dörtten bir malını, yüzde doksan dokuz ihtimalle kazancı doğrulanan bir sonsuz hazineye vermemek ne kadar akla ve hikmete aykırı hareket ettiğini, ne kadar akıldan uzak düştüğünü, kendini akıllı zanneden adam anlamaz mı?
Halbuki namazda ruhun ve kalbin ve aklın büyük bir rahatı vardır. Hem cisme de o kadar ağır bir iş değildir. Hem namaz kılanın diğer mübah (işlenmesinde sevap ve günah olmayan şey) yaptığı dünyevî işleri, güzel bir niyetle ibadet hükmünü alır. Bu surette bütün ömür sermayesini ahirete mal edebilir; fani (geçici) ömrünü bir yönüyle bakileştirir, devamlı eder.