Kur’an’ın hakikatleri bize dünya ve ahiret hakkında tam ders verir. Bu yazımızdaki ince remizli (işaretli) bir nükte de dikkatle bakanlara bunu anlatır.
,Nasıl ki su, kendi zararına olarak donar.
Buz, buzun zararına sıvı hale gelir.
Öz, kabuğun zararına kuvvetleşir.
Lâfız (söz), mana zararına kalınlaşır.
Ruh, ceset hesabına zayıflaşır.
Ceset, ruh hesabına inceleşir.
Bütün bunlar bize ne anlatır?
Öyle de, âlem-i kesif (katı ve yoğun olan madde alemi) olan dünya, âlem-i lâtif (nurlu ve şeffaf) olan âhiret hesabına, hayat makinesinin işlemesiyle şeffaflaşır, lâtifleşir.
Yaratıcı kudret, gayet hayret verici bir faaliyetle, yoğun, cansız, sönmüş, ölmüş parçalarda hayat nurunu serpmesi bir kudret işaretidir.
Ki bu durum, âlem-i lâtif hesabına şu âlem-i kesifi hayat nuruyla eritiyor, yandırıyor, ışıklandırıyor, hakikatini kuvvetleştiriyor.
Evet, hakikat ne kadar zayıfsa da, ölmez, suret (şekil) gibi mahvolmaz. Belki şahıslanmalarda, suretlerde seyrüsefer (gidip-gelme) eder.
Hakikat büyür, gelişir, gittikçe genişlenir.
Kabuk ve suret ise eskileşir, inceleşir, parçalanır. Neden? Sabit ve büyümüş hakikatin endamına yakışmak için, daha güzel olarak tazeleşir.
Fazla ve noksan noktasında, hakikat ile suret ters orantılıdır. Ne demek istiyoruz? Yani suret kalınlaştıkça hakikat inceleşir.
Suret inceleştikçe, hakikat o nispette kuvvet bulur.
İşte, şu kanun, gelişme ve mükemmelleşme kanununa dahil olan bütün eşyayı kapsar.
Demek, herhalde bir zaman gelecek ki, kâinat en büyük hakikatinin kabuk ve sureti olan görünen alem (dünya) ne olacaktır?
Haşmet sahibi olan ve her şeyi harika, üstün sanatıyla yaratan Allah’ın izniyle parçalanacak, sonra daha güzel bir surette tazelenecektir.
"O gün yeryüzü başka bir şekle girer." İbrahim Sûresi, 14:48. sırrı gerçekleşecektir.
Sonuç olarak, dünyanın ölümü mümkün, hem hiç şüphe getirmez ki mümkündür.