"Nefis daima kötü şeylere sevk eder" Yusuf Sûresi, 12:53. Meâlindeki âyeti, hem de "Senin en zararlı düşmanın, nefsindir" hadisini nasıl anlayacağız? Nefsi temize çıkarmaksızın nefs-i emmâresi bulunmak şartıyla, kendi nefsini beğenen ve seven adam başkasını sevmez. Burada nefs-i emare ne demektir? Ondan bahsedelim. Nefs-i emare insanı daima kötülüğe, yasak zevk ve isteklere teşvik eden duygudur. Nefs-i emmare, insanın nebati ve hayvani istek ve aruzlarının tamamına denir. Hakiki nefs-i emmare insana kötülüğü emreden ve insanın terakki ve kemale gitmesine hem engel hem de yardımcı olan bir düşmandır. Yardımcıdır, zira rakipsiz ve düşmansız ilerleme ve kemale doğru gitmek olamaz. Allah, insanın yaratılışına koymuş olduğu kabiliyet çekirdeklerini geliştirip büyütmek için nefsi musallat etmiştir.
Nefis bu yönü ile çekirdek olan kabiliyetlerimizi ağaç yapmak için bir yardımcıdır. Aynı zamanda düşmandır, zira insan nefsine mağlup olursa bu kez de daha kötü dereceye gider. İnsan bu nefis düşmanını yendikçe, nefis saflaşıp, temizlenip kemal kazanıyor. Kemal kazandıkça ve yeni makamlara ulaştıkça da başka hakikatlere yelken açıyor demektir.
Kendi nefsini beğenen ve seven adam başkasını sevmez dedik. Eğer görünüşte sevse de samimî sevemez; belki ondaki menfaatini ve lezzetini sever. Daima kendini beğendirmeye ve sevdirmeye çalışır.
Ve kusurunu nefsine almaz, belki avukat gibi kendini müdafaa ve kusur ve noksandan uzak görüyor. Mübalâğalarla, abartarak belki de yalanlarla nefsini över ve eksik ve çirkinliklerden arınmış tutar. Adeta kutsar ve derecesine göre,"Hevâ ve heveslerini kendisine mâbud edinen kimse." Furkan Sûresi, 25:43. âyetinin bir tokadını yer.
Böbürlenme ve sevdirmesi ise, aksülâmelle hoşnutsuzluğu çeker, soğuk düşürtür. Hem ahirete yönelik gerçekleştirilen işlerde ihlâsı kaybeder, ikiyüzlü olmayı karıştırır.
Sonucu görmeyen ve neticeleri düşünmeyen ve şu anki lezzete bağımlı olan duyguya ve nefsin arzularına mağlup olur. Yolunu şaşırmış hissin fetvasıyla, bir saat lezzet için bir sene hapiste yatar.
Bir dakika gurur veya intikam yüzünden on sene ceza görür.
Adeta, ders aldığı Amme cüz'ünü bir tek şekerlemeye satan hoppa bir çocuk gibi yapar. Elmas kıymetinde bulunan sevaplarını, hissini okşamak için ve gelip geçici arzu ve isteklerini memnun etmek için ve geçici arzu ve isteklerini tatmin etmek için, ehemmiyetsiz cam parçaları hükmündeki lezzetlere, benliklere vesile edip, kârlı işlerde zarar eder.
Nefs-i emmâre tahrip ve kötülük yönünde nihayetsiz cinayet işleyebilir. Fakat yapma, meydana getirme ve hayırda iktidarı pek azdır ve cüzîdir. Evet, bir evi bir günde harap eder, yüz günde yapamaz. Lâkin eğer benlik, gururu bıraksa, hayrı ve vücudu Allah’ın yardımından istese, kötülük ve tahripten ve nefse güvenmeden vazgeçse o zaman ne olur? "Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir." Furkan Sûresi, 25:70. Sırrına erişir. Aynı şekilde istiğfar ederek tam kul olsa, o vakit yine "Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir." Furkan Sûresi, 25:70. Sırrına erişir.
Ondaki nihayetsiz kötülük kabiliyeti, nihayetsiz hayır kabiliyetine dönüşür. Ahsen-i takvim yani insanın en güzel bir şekilde ve tam kıvamında yaratılması kıymetini alır, yücelerin en yücesine çıkar. İşte, ey gafil insan! Bak Allah'ın cömertliğine ve ikramına: Kötülüğü bir iken bin yazmak, iyiliği bir yazmak veya hiç yazmamak adalet olduğu halde Allah ne yapar? Bir kötülüğü bir yazar; bir iyiliği on, bazen yetmiş, bazen yedi yüz, bazen yedi bin yazar. Hem şu Nükteden anla ki, o müthiş Cehenneme girmek amelin cezasıdır, adaletin ta kendisidir. Fakat Cennete girmek iyilik ve bağışın ta kendisidir.
Allahım! Bizi nefsin ve şeytanın ve cin ve insin şerrinden muhafaza et. Amin.